Kara Büyücünün Dönüşü Novel
Çevirmen: Rin Fenrir
Fasıl 702 Diğer Gözlemciler
Liam ensesindeki acıyı hissettiğinde, kafasında anılar canlandı. Hayatının tehlikede olduğunu düşündüğünde de benzer bir şey hissettiğini hatırlıyordu. Tek fark, o sırada başka bir boyutta olması ve Zon’un onu kurtarmaya gelip sistemi ona uygulamasıydı.
İkisi pek konuşmazdı; birbirlerine pek bir şey söylemezlerdi, bu yüzden Liam onun hakkında pek bir şey bilmiyordu. Ancak boynundaki ağrıyı tekrar hissettiğinde neler olduğunu tahmin edebiliyordu ve bu kez sistem sayesinde, gönderilen tehlike sinyaliyle kendisine bir ipucu verilmişti.
Buna pek güvenmemişti ama Zon’un sırtını ve yere düşen kolunu gördüğünde, bunun daha öncekiyle aynı kişi olduğundan emin oldu.
‘Geçen sefer o güçlü Ölümcül Isırık Klanı üyesini saf dışı bıraktı ve bu sefer de aynısını Lale Klanı üyesine yaptı. Bu kişi kim ve nasıl bu kadar güçlü olabiliyor? Liam düşünmeye başladı. ‘Tahminimce bu adam ve önceki kadın, ikisi de aynı yerden, ama eğer hepimiz aynı şeye sahipsek, eğer hepimiz bu sisteme sahipsek, o zaman neden bizden çok daha güçlü?
Güçlü bir orta kademe savaşçısı basit ve kolay bir şekilde öldürülmüştü. Bu öylesine şok edici bir başarıydı ki, kız kardeşini yeni kaybetmiş olan Lulu dizlerinin üzerine çökmüştü.
“Böyle biri nasıl var olabilir?” Lulu gözyaşları iki yanağından aşağı süzülürken sordu. Artık savaşacak gücü kalmamıştı. Her şeyini ölen kız kardeşine devrettikten sonra enerjisi de kalmamıştı. Ona verdiği tüm Qi ile orta seviye bir savaşçının yüksek seviyelerinde olması gerekirdi. Muhtemelen düşük seviyeli bir 9. aşama bile olabilirdi ki bu hala orta aşamanın zirvesi sayılırdı. Ama yine de öylece öldürülmüştü.
Zon kılıcı hâlâ elinde tutarak ilerlemeye başladı ve sonunda yerde yatan Lulu’nun hemen yanında durdu. Lulu başını kaldırdı ve Zon’un yüzüne baktı. Bir Pagna savaşçısına benzemeyen garip görünüşünü bir kenara not etti. Gördüğü her şeyle birlikte, sadece kendisine mantıklı gelen bir sonuca varmıştı.
“Sen İlahi Âlem’den misin?” diye sordu.
Zon kılıcını kaldırdı ve kızın boynuna dayadı.
“Sizin dünyanızın sınırları benim gibi biri için geçerli değil. O kurallar geçerli değil. Ne yazık ki, yaşamana izin verseydim, geri dönüp intikam almak için elinden gelen her şeyi yapardın. Bunun defalarca olduğunu ve başkalarının intikam aracı olarak kullanıldığımı gördüm. Bu döngüye burada son vereceğim.”
Zon bıçağı zahmetsizce hareket ettirdi ve tam içinden geçerek bir kafanın daha yere düşmesine neden oldu.
Bununla birlikte, başlangıçta kavgaya dahil bile olmayan bir kişi kavganın sona ermesine neden olmuştu. Zon arkasını dönerek yerde yatan Liam’ın yanına gitti. Tek eliyle onu kaldırdı ve omzunun üzerine koydu.
“Oldukça kötü darbe almışsın. Kolun iyileşmediği için bunu söyleyebilirim; normale dönmesi biraz zaman alacak,” diye açıkladı Zon. Liam utanmış gibi, “Beni kurtardığın için teşekkürler… yine,” dedi. “Bunun olacağına dair bir fikrim vardı. İşler senin etrafında dönüyor gibiydi ve etrafında çok fazla tehlike olması doğru kararı verdiğim anlamına geliyor gibi hissediyorum.”
Bulunduğu yerden sıçrayan Zon havaya yükselmiş ve tam Anna’nın önüne düşmüştü. Anna hâlâ yerdeydi ve çok kötü yaralanmıştı. Tıpkı Liam’da olduğu gibi, Zon kılıcını yanına koydu, sonra gidip onu da aldı ve omzunun üzerine koydu.
“O kadar yer varken seni burada görmeyi beklemiyordum,” dedi Zon.
“Senin için de öyle… Buna inanmakta güçlük çekiyorum. Açıklamanız gereken çok şey var,” dedi Anna.
“Sanırım sizin için de aynı şey geçerli.”
Zon nereye gideceğine karar vermek için arenanın etrafına bakınırken, Liam da hâlâ dövüşen diğerlerine göz atıyordu.
“Onlara… arkadaşlarıma yardım edecek misin?” Liam sordu.
“Hayır,” diye yanıtladı Zon ve ikisine tutunarak tekrar havaya sıçradı.
Sonunda yere indiler ama bu sefer arenanın zemininde değil, tribünlerindeydiler ve herhangi bir yerde de değillerdi; her şeyi izlemekte olan Işık Fraksiyonu’ndan yaklaşık on metre uzaktaydılar.
Hannah ve Beatrix biraz şaşırmışlardı. Bu kişinin gücü hakkında hiçbir fikirleri yoktu ve şimdi tam önlerine düşmüştü.
Birkaç dakika onlara baktıktan ve Anna ile Liam’ı tribünlere yerleştirdikten sonra başını çevirdiğinde gardlarını biraz düşürdüler.
“Sanırım burası bizim için oldukça ilginç bir nokta. İkinizin de iyileşmek için zamana ihtiyacı var; gerçekten çok kötü yaralandınız. Oradaki herhangi biri sizi bir anda bu dövüşün dışında bırakabilir. Bu yüzden şimdilik sadece gözlemleyeceğiz,” diye yanıtladı Zon.
“Bizi korumanıza gerek yok,” dedi Anna. “Biz kendi başımızın çaresine bakabiliriz. Bence sen onlara yardım etmelisin.”
“Tam olarak kime yardım edeceksin?” Zon cevap verdi. “Ben bir taraf ya da diğer taraf için savaşan biri değilim. Ben sadece bir taraf için diğerine kıyasla daha fazla faydası olan biriyim. Mevcut durumu ya da neden böyle olduğunu bile bilmiyorum. Onun yüzünden bu işe bulaştım. Ayrıca, burası benim için bile çok tehlikeli, bu yüzden işler ters giderse geri çekilmemiz gerekir.”
Anna, Zon’un bu sözleri söylediği birçok zamanı hatırlıyordu. Ortaya çıktıklarında, geçmişteki tüm gruplarını son derece zorlu bir mücadele bekliyordu. Bu sözler her söylendiğinde kötü haber anlamına gelirdi ama Zon’un bu şekilde düşünmesine neden olan şeyi kim olarak gördüğünü sorgulamasına neden oldu.
Yorum