Kara Büyücünün Dönüşü Bölüm 475 En Büyük Sorunla Başa Çıkmak

Bölüm 475 En Büyük Sorunla Başa Çıkmak

Yüzbaşı şehrin ön kapısına varmıştı. O vardığında zaten ortalık darmadağınıktı; duvar ve kapı ezilmişti. Kapının kendisi de yarı yarıya parçalanmış ve yerde yatıyordu.

Sağdaki ve soldaki binalar kısmen yıkılmıştı ve bir dizi canavar Kayıp Klan’dan gelenlerin etrafında dönüyordu.

Yaklaşık otuz kişi ön kapıda toplanmıştı. Çoğunun elinde kılıç vardı ve yıldız şeklinde bir formasyon oluşturuyorlardı. Noktalar canavarlara doğru ilerliyordu.

Çok sayıda canavar önlerindeki zeminde çoktan ölmüştü, ancak daha gelecek olanlar da vardı. Bir süre savaştıktan sonra artık yorulmaya başlamışlardı. Bazıları, giysileri eriyip gittiği için vücutlarında yanık izi gibi hissedilen birkaç yara almıştı.

“Düzende kalın, güçlü kalın. Eğer bizi kırarlarsa, her şey dağılır!” diye bağırdı adamlardan biri.

Canavarlardan birkaçı onlara doğru geldi ve en öndeki adam ustalıkla canavarı kesti ve yana doğru hareket ederek bir diğerini kesti. İyi organize olmuş bir tren gibi, ilk saldırganın arkasındakiler kılıçlarını savurdu ve ustalıkla, kılıç üstüne kılıç canavarların bedenlerini delip geçti.

Bu şekilde çok sayıda canavarı öldürebildiler ve minimum yaralanma yaşadılar. Aynı zamanda, bu özel formasyonda savaştıkları için çok fazla Qi harcamadılar.

Yıldız şeklinde oldukları için, her alanın aynı şeyi yapmasına ve her yönden kaplanmasına izin verdi.

Bu, Kayıp Klan’ın uzmanlık alanıydı ve onları bu kadar özel kılan ve Şeytani Fraksiyonun sınırlarından birini savunma görevini onlara veren şey de buydu. Ana üslerinin bulunduğu yer olmasa da, yine de oldukça güçlü bir gruptular.

Gruptan çok uzakta olmayan bir yerde, takım lideri ve buradaki klan üssünün başı Neil Watt olarak bilinen adam vardı. Taktığı iki banttan tanınabiliyordu ve çok kısa bir süre önce şehre girmeye ve çıkmaya çalışanları kontrol ediyordu.

Sorunu görmek için olabildiğince çabuk buraya koşmuştu çünkü kapının hemen önünde, diğerlerinin hepsinden daha büyük ve biraz da farklı bir canavar vardı.

Kafası diğer savaşçılarınkine benziyordu ama sadece etten oluşan vücudunun geri kalanından farklı olarak tüylerle kaplı iki büyük savaş kanadı vardı.

Omzunda da keskin dişleri olan iki büyük yuvarlak şişkin şekil vardı. Kafaya benziyorlardı ama boyunları yoktu ve gevşek de görünmüyorlardı.

Bir de canavarın genel büyüklüğü vardı. Diğerleriyle karşılaştırıldığında, bu bir kaplanınkine benziyordu; bu ise üç kat daha büyüktü, bir filinkine yakındı.

Neil’in elinde iki kılıç vardı ve omzunda birkaç diş izi vardı. Doğrudan bir saldırıyı engellemişti ama keskin dişlerinin üst kısmı bir kısmına girmişti. Şimdi yumruk büyüklüğünde iki delik açılmıştı ve bu deliklerden kan akıyordu.

Canavar kanatlarını birkaç kez salladı ve havada süzüldü ama olduğu yerde kaldı. O sırada esen rüzgâr Neil’e çarptı. Yüzünü kapattı ve sonra kendisine doğru ilerleyen canavarın çığlıklarını duydu.

Toz yüzünden göremese de, yaklaşmakta olan tehlikeli saldırının farkındaydı ve Qi’li ayağıyla yana doğru bir tekme savurdu. Elindeki kılıcı aşağı doğru savurarak kanada çarptı ama kılıç sanki çelikmiş gibi vücudundan sekti.

‘Bu şey de ne? Boyut patronu mu? Geçitten bu kadar çabuk mu geldi, yoksa sadece güçlü bir canavar mı? Neil düşündü.

Ne olursa olsun, ortada bir sorun vardı ve bu sorun, karşısındaki canavara zarar vermesinin mümkün olmamasıydı ama zarar görmesi için pek çok yol vardı. Canavar arkasını dönerken, Neil çok geçmeden bir şey fark etti.

Canavarlardan bazıları uzaklaşıyor ve şehrin derinliklerine doğru ilerliyordu. Bunu görünce ayağını yere bastı ve derin bir nefes aldı. Ayağı Qi ile yere çarptı ve büyük bir patlama meydana geldi.

“Burada kal!” Neil sesini daha da genişletmek için Qi’yi kullanarak avazı çıktığı kadar bağırdı.

Bunu uzaktan duyan canavarlar geri dönüp savaşan gruba ve Neil’in kendisine doğru ilerlemeye başladı.

‘Bu yaratıkların görme yetileri pek iyi değil gibi görünüyor, bu yüzden işitme duyularına güveniyorlar. Burada kalmalarını sağlamak için çok fazla gürültü yapmalıyız. İnsanları korumaya devam edebiliriz ve umarım klan daha fazla destek gönderene kadar bunu başarabiliriz.

Kılıçlarını tekrar hazırlayan Neil, büyük canavarla tek başına başa çıkmaya hazırdı. Kanatların sert olduğunu biliyordu ama canavarın bir yerinde vurulması kolay bir zayıf nokta olması gerektiğinden emindi.

“Eğer onu bulmak istiyorsam, onunla yüz yüze gelmeliyim.” Neil kılıçlarını çapraz bir şekilde tuttu ve canavar saldırdığında o da aynısını yaptı, dümdüz ileri doğru koştu.

Ayaklarını tekmeledi ve ağzını hedef alarak vücudunu döndürmeye başladı. Canavar da ağzını ardına kadar açmıştı.

Neil’in kılıçları canavarın dişlerine çarptı, ancak enerji şok dalgaları gönderilirken bile hiçbir şey yapmıyor gibi görünüyordu. Canavar ısırmaya çalışmaya devam etti, başı titriyordu ve Neil’in kendi vücudu da karşılık veriyordu.

“Yapmak istediğim son şey burada yenmek!” Neil tüm gücüyle itmeye çalışarak bağırdı, ama hiç işe yaramıyordu ve işte o zaman boşlukların arasından, yukarıdan, bir anlığına bir insan görebildi.

Tam başının üstünde büyük bir Qi kuvveti hissedildi. Neil’in kılıcı kırıldı ve vücudu dişlerinin arasından fırlayarak birbirine çarptı. Canavarın kafası yere çakıldı.

Neil, hissettiği güçle savrulmuş bir halde yerde yatıyordu ve ne olduğuna baktığında orada duran beyaz saçlı bir adam görebiliyordu.

“O genç adam… diğer grupla birlikte burada değil miydi?”

En iyi roman okuma deneyimi için Fenrir Scans adresini ziyaret edin