Kara Büyücünün Dönüşü Bölüm 456 Başka Dünyadan Bir Silah

Bölüm 456 Başka Dünyadan Bir Silah

Raze’in gözleri fal taşı gibi açıldı, tamamen uyanıktı. Pencerelerden güneş parlıyordu ve odanın perdeleri bile çekilmemişti.

Güneş batmaya başladığında uykuya daldığı düşünülürse, ertesi gün olduğu çoktan belliydi.

Hızla yatağından kalktı ve başının yan tarafına dokundu.

‘Huzur içinde uyuyabildiğimden beri uzun zaman geçti. Bu kulağa biraz çılgınca gelebilir ama sanırım sebep olduğum karmaşaya rağmen diğer bölgelere kıyasla Şeytani Fraksiyon’da kendimi daha güvende hissediyorum.

Raze ayağa kalkarak birkaç esneme hareketi yapmaya başladı. Bu kadar uzun süre baygın kaldıktan sonra hâlâ biraz uyuyabilmiş olmasına oldukça şaşırmıştı.

Pagna aşamalarını yükselttikçe, savaşçılar daha az uykuya ihtiyaç duyuyordu; diğer şeylerin yanı sıra daha az yiyeceğe de ihtiyaçları vardı, ancak her şeyden sonra zihnini bir şekilde kapatmıştı, çok fazla üzerinde durmak istemiyordu.

Belirli anıları engelleme konusunda oldukça iyi hale gelmişti.

Raze, “Bir noktada ruh formumla Alterian’a dönüp diğerlerinin ne durumda olduğunu görmem gerekecek,” diye düşündü. “Onların son durumunu öğrenmek iyi olurdu.

“Pagna’da yapılacak daha çok iş olduğu için istediğim kadar ziyaret edemeyebileceğimi ve Alter’e katılırsam kim bilir ne kadar gözlerinin üzerimde olacağını da söylemeliyim.

Şeytani Fraksiyon onun sığınağıydı ve özel olarak yapılmış mağara sık sık kullandığı bir yerdi. Ruhani formu kullandığından beri, gerçek bedeni hala saldırıya uğrayabiliyordu.

Karanlık Fraksiyon’da bunu da aklında tutması gerekecekti.

Hanın dışına çıktığında, Graft ile buluşmasına ve Alter’in diğer üyeleri hakkında daha fazla bilgi olup olmadığına bakmasına daha zaman vardı.

Raze kapüşonunu yukarı kaldırmıştı ama hâlâ keskin Blazer ceketini giyiyordu; yüzü ve saçları açıkça görülebiliyordu ama özel sihirli cübbeyi giydiğinden beri kafasına kapüşon takmayı daha çok tercih etmişti.

Pazar yerinde yürürken, handakinin aksine, kendini o kadar da güvende hissetmiyordu, çünkü başını iki yana çevirip duruyordu.

“Behemoth Klanı ya da Neverfall Klanı, eğer bu son birkaç gün içinde onlarla karşılaşırsam, bu çok acı verici olacak.

Şu anda pazar yerini araştırmasının nedeni, kullanabileceği güzel bir şey bulup bulamayacağını görmekti. Elini eşyaların üzerinde gezdirerek tepki verecek bir şey var mı diye bakıyordu.

Alter’le başı derde girerse, bir dizi büyücüyle karşı karşıya gelme ihtimali yüksekti.

Blazer’ı sayesinde büyülü eşyaları özgürce depolayabilir ve muhtemelen kaçmaya çalışmak için kullanabilirdi.

Pazar pazar dolaştıktan sonra bulabildiği pek bir şey yoktu ve oldukça büyük bir iç geçirdi.

Raze, “Sanırım açık artırma en iyi yer, ama buradayken olay çıkarmak ya da insanların beni tanımasını istemiyorum,” diye düşündü.

“Sorun nedir?” Tezgâhın arkasındaki ufak tefek yaşlı adam. “Aradığınız bir şeyi bulamadınız mı?”

Raze başını iki yana sallayarak eşyalara bir kez daha baktı; çoğu el yapımı biblolardı ve büyük olasılıkla adamın kendisi tarafından yapılmıştı.

Bazı eşyalar yapan kişiye bağlı olarak büyüye daha yakın oluyordu. Bu garipti çünkü Raze bağlantıyı bulamadı. Pagna’da büyü olmadığına göre, neden Pagna’daki bazı zanaatkârlar büyü ile iyi bir ilişkisi olan daha fazla eşya yaratabiliyordu?

Sebep ne olursa olsun, bu adamın onlardan biri olmadığı açıktı.

“Biliyorum!” dedi adam, eliyle ağzının bir tarafını kapatıp öne doğru eğilmeden önce sağına soluna bakarak.

“Bazı özel eşyalar arıyorsunuz, değil mi? Burada -KB-tarafından yapılmış bazı eşyalarım var.” Yaşlı adam elini cebine attı ve her birinin üzerinde DM’nin işareti olan üç farklı renkte hap çıkardı.

“Özel ürünler dediğinde bir an için heyecanlandım,” diye düşündü Raze, daha yakından bakarak. “Ama tek yapmak istediği bana kendi ürünümü satmaktı, en azından gerçek bir şey satıyor.

“Size özel bir fiyat verebilirim, bu parçalardan biri için beş gümüş!” Yaşlı adam dedi ki.

Raze neredeyse ağzından kaçırmak istiyordu. Kullandığı şey için beş gümüş çok fahiş görünüyordu. Keşke insanlar bu şeylerin temel malzemelerinin ne kadar tuttuğunu bilselerdi.

Raze başını sallarken, “Ben iyiyim,” dedi.

“Hey, neler kaçırdığın hakkında hiçbir fikrin yok!” dedi adam. “Bu şeylerin neler yapabileceği hakkında bir fikrin var mı? Her yerden klanlar bu şeyleri ele geçirmek için geliyor.”

“Biliyorum ve ne yazık ki o kadar yetenekli değilim,” dedi Raze gülümseyerek ve arkasını dönüp uzaklaştı.

Şimdi yüksek sesle puflayan yaşlı adamdı.

“Vücudundan dolayı onun yetenekli bir Pagna savaşçısı olduğunu düşünmüştüm. Sanırım bunların ne kadar değerli olduğunu bile bilmeyen bir amatörle tanıştım.”

Pazar yerinden uzaklaşan Raze, Graft’la buluşacağı hana doğru ilerlemeye devam etti.

Tam elini uzatıp kapıyı iterek içeri girmeye hazırlanıyordu ki bir şey fark etti.

“Sessiz… içerisi inanılmaz sessiz… genellikle günün herhangi bir saatinde insanların konuşmalarını ve çıkardıkları sesleri duyabilirsiniz.

Bulunduğu caddeye baktığında hâlâ insanlarla doluydu, peki içerisi neden bu kadar sessizdi? Düşünceli bir şekilde içeriye bir adım atmaya karar verdi.

Bunu yaptığında, şüpheleri doğruydu. Her yer tamamen boştu. İçeride tek bir kişi bile yoktu.

Hala koltuklar, bir bar ve diğer odalar vardı.

“Kapı da kilitli değildi, bu yüzden şu anda devam eden geçici bir kapatma olduğundan şüpheliyim.

Raze, ikinci kattaki pencereden, başka bir binada, şapkalı bir kadının büyük yuvarlak bir nesneye baktığını bilmiyordu; kadın, Raze’in görüşünü büyüten dürbününden aşağı bakıyordu.

“Onu görüş alanımda tutuyorum, ateş edeyim mi?” Tanya sordu.

Marcus, “Evet, ateş et ama ölümcül olmadığından emin ol,” diye emretti.

Güncel romanları Fenrir Scans adresinden takip edin