İntikam Yolunda İkinci Kez Yürüyen Kahraman Novel
Bölüm 111: Kahraman, Kırık Yumurtanın İçeriği
Çevirmen: Suzuran Editör: JackOFallTrades
Yumurtadan, arkadaşımın Dünya'da sergileyeceği heykelciklerden birine benzeyen insansı ve yirmi santimetre uzunluğunda bir şey çıktı. Daha sonra hafif bir miyavlama sesi çıkardı.
“Bu...”
Sadece yüksekliğinin ötesinde, tüm görünümü tuhaftı. Genel şekli normaldi ve yeşile çalan siyah saçları ve daha genç bir Minnalis'i anımsatan yüzüyle bu başlı başına tuhaftı. Ayrıca boynundan bileklerine kadar sürüngen pullarla kaplıydı ve sırtından kuş kanatları çıkıyordu. Ucuna bir kurt yumağı iliştirilmiş bir aslan kuyruğu vardı ve sadece bir bakış atmama rağmen ellerinde de aslan benzeri pençeler varmış gibi görünüyordu. Şapka gibi farklı bir yumurta parçası takıyordu ve tavşan kulakları içindeki iki delikten dışarı çıkıyordu.
Özetle aşırıya kaçılmıştı. Kim aklına ne gelirse eklemenin iyi bir fikir olacağını düşünmüştü.
「Anne... baba... kızkardeş...」
Minik kişi, buna öyle de denilebilirse, tekrar miyavlamadan önce sırayla hepimizi işaret ederek konuştu.
Kuu hevesle etrafına baktı, sonunda kutunun etrafına yayılmış samanları fark etti ve mutlu bir şekilde onunla oynamaya başladı.
「Kuu sevimli görünümünü korumayı başarmış gibi görünüyor.」
“Çok tatlı! Bir oyuncak bebek gibi.」
''Anne, anne!''
“Ha? Beni kastediyorsun?”
Kuu'nun ilgisi samandan Minnalis'e, kutudan elini ona uzatan Minnalis'e kaydı.
Minnalis ellerini kavradı ve yavaşça kutuya indirerek Kuu'nun üzerine çıkmasına izin verdi. Daha da yaklaşmak istiyormuş gibi görünüyordu, bu yüzden Minnalis onu yüzüne kaldırdı ve mutlu bir şekilde yanağına dokundu.
“Anne!” Anne!」
「Anne gibi davranamıyorum, peki bu tuhaf duygu da ne?」
Bunun üzerine Minnalis'in normalde ciddi olan ifadesi aptal bir sırıtmaya dönüştü. Daha önce de belirttiğim gibi, Minnalis'i bir beceri kullanmadan gülümsetmek, üzerinde çok çalıştığım bir şeydi. Çabalarım sonucunda, onun『Hedef yüzlülük』becerisi maksimum seviyeli『Yüz Kontrolü』becerisine dönüştü.
Sonra Shuria konuştu.
“Ben de! Ben de!”
“Sistah!” Kardeşim, kardeşim!''
Kuu, Shuria'nın ellerine doğru ilerledi ve Minnalis sanki onu zorla geri alacakmış gibi baktı.
Bunu görmezden gelen Kuu, kanatlarını açıp havalanmadan önce Shuria'nın avuçlarını yokladı.
''Ah, uçtu!''
Kuu uçtu ve Shuria'nın kafasının üzerine kondu, memnuniyetle onu patileriyle okşadı.
「Abla… Hah… Abla…」
Kuu göğsünü şişirdi ve bir poz verdi, ardından Shuria'nın saçını çekiştirmeye geri döndü.
“Ah! Ve beni küçümseme! Buna izin vermiyorum.''
Bunu söylerken bile ifadesinden bir parça keyif okunuyordu. Onlarla oynamanın çekici olduğunu mu düşünüyorlar? Umarım gizliden gizliye mazoşist değillerdir, gerçekten umuyorum.
Shuria'nın kafası yaptığı işten memnunmuş gibi bana döndü.
''Baba!''
''Oof!''
Bana doğru atladı ve ben de onu havadan yakaladım.
“Baba?”
Kafasını şaşkınlıkla sallarken yaptığı ifade kesinlikle sevimliydi. Diğer ikisinin neden bu şekilde tepki verdiğini anlayabiliyordum. Ama Kuu'yu gördüğüm ilk andan itibaren nefret ettiğim bazı yaratıklar aklıma geldi.
Bu bir peri miydi? Bir yandan aynı büyüklükteydi ama diğer yandan başka hiçbir özelliği paylaşmıyordu ve periler yumurtadan gelmiyordu.
Boyut tek başına varsayım yapmak için yeterli değil ama onu gördüğüm anda tek düşünebildiğim o kahrolası haşerelerdi.
Perilerin hepsi peri kraliçesinin çocuklarıdır ve Fairyville'deki Peri Ağacının meyvesinden doğarlar. Fairyville'i kendi ellerimle yok ettiğimi düşünürsek Kuu'nun peri olmasına imkan yoktu.
Ama geriye ufak bir şüphe kaldı ve bu nedenle Kuu'nun yakınında olmaya dayanamadım.
''Babam benden nefret mi ediyor?''
Ben özür dilemek için acele ederken Kuu gözyaşlarına boğuldu. Fenrir Scans
“Hey! Bunu söyleme! Senden nefret etmiyorum. Muhtemelen açsın, o yüzden biraz sihirli enerjin olsun.]
「G-gerçekten mi? Babam Kuu'dan nefret etmiyor mu? Büyü mü vereceksin?]
“Gerçekten ama gerçekten. Babam asla yalan söylemez. Bunu al.”
“Baba!” Baba!」
Aceleyle elimden bir büyü patlaması gönderdim. Kuu'nun gözyaşları durdu ve gülümsemesi yüzünü aydınlattı. Büyüyü yerken hemen elimi yalamaya başladı. Ağzı elimin etrafında kayarken tuhaf bir parazite benziyordu ama aynı zamanda garip bir şekilde gıdıklanma hissi veriyordu.
''Buna nasıl dayanabilirim?''
「Küçük Kuu'ya kötü davranmayı bırak usta.」
「Kötü biri varsa o sensin Shuria.」
O anda Minnalis alçak bir sesle sözünü kesti.
「Usta, on altı tane var.」
“Anladım. Beklenenden biraz daha geç geldiler ama görünen o ki tespit menzilleri benimkiyle hemen hemen aynı.」
Shuria konuştu.
“Anlamıyorum. Kimi bekliyordun?''
Kuu da merakla başını eğdi.
O anda, bir tür bitki canavarı olan beş Canavar ortaya çıktığında havayı bir çığlık deldi. Birini tarif etmem gerekse, kendi kendine hareket edebilen dev bir Venüs sinek tuzağına benzediğini söylerdim. Asidik tükürükleri metal silahları ve zırhları aşındırır. Kolları veya bacakları yerine sarmaşıklara sahiptirler ve kesilen bir asma yeniden canlanacaktır. Bu nedenle onları öldürmek için çekirdeklerini yok etmeniz gerekiyor. Bununla birlikte, çekirdeğin neredeyse tamamı asitle dolu bir keseyle kaplıdır; bu, onları ancak santimetre genişliğindeki bir aralıktan vuramazsanız, saldırıda silahınızın yok edileceği anlamına gelir. Tüm bunlardan dolayı, eğer bir kılıç ya da mızrak kullanıcısıysanız, savaşılması en sinir bozucu düşmanlardan biri olarak kabul edilirler.
Ancak mükemmel nişan alıp o keseye dokunmadan çekirdeği vurabilirseniz silahınıza zarar vermeden birini öldürmeniz mümkün. Bu nedenle, yakın dövüşte ustalaşmak istiyorsanız mükemmel bir pratiktirler.
「Her biriniz bunların yarısını üstlenin. Menzilli silahlara izin verilmez. Yalnızca çöp yağma kılıçlarını kullanın.」
Her ikisi de anlaşmalarına karşılık verdi.
「Burada Minnalis'in iki kılıcı olacak, Shuria'nın dört kılıcı olabilir.」
Eğer işleri berbat ederlerse nasıl bir ceza vereceğimi düşünürken farklı bir çığlık sesi duydum.
''Hayıroooooooooooo!!!!!''
Ani bağırışın kaynağı Kuu'ydu. Yaşlı gözleri ve kıvrılmış duruşuyla belli ki korkmuştu. Elimden fırladı ve paniğe kapılmış gibi Minnalis'e doğru uçmaya başladı.
Minnalis de panik içinde onu yakalamaya çalıştı ama Kuu elinden kayıp gitti. Bu, Kuu'nun bir açıklıktan kaydığı ya da Kuu'nun uçuşunun gücünün ellerini yere düşürdüğü anlamına gelmiyor; aksine eller sanki orada değilmiş gibi kelimenin tam anlamıyla ellerinin içine girip sonra ellerinden çıkıyordu.
Bu tuhaf görüntü karşısında hepimiz hep birlikte bağırdık ama Kuu, Minnalis'in geniş göğsüne dalıp tıpkı daha önce olduğu gibi sanki emiliyormuş gibi gövdesinin içine gömülürken bize aldırış etmedi.
Yorum