Göksel Soy Novel Oku
Bölüm 569 Karanlık taraf geldi
Krem rengi cübbeli genç adam durakladı, kehribar gözlü elf kadına baktığında dudaklarından bir kıkırdama kaçtı.
“Günümüzdeki gençler çok kibirli. İçinde yaşadıkları evrenin ne kadar tehlikeli olduğunun farkında değiller. Onları suçlayamam çünkü hayatları boyunca büyüklerinin koruması altında yaşadılar.”
Bir ara gözden kayboldu ve Yaşlı Hal'in önünde yeniden belirdi, ancak yaşlı adamın kendisine ciddi bir ifadeyle baktığını gördü.
Genç adam, yaşlı adamın kapının dışında ne yaptığının farkında olacak kadar güçlü olduğunu bildiği için azarlanmaya hazırlandı. Yaşlı Hal başını salladı ve iç çekti.
“Ned, aklına gelen her şeyi pat diye söylememen gerektiğini sana kaç kez hatırlatmam gerekiyor? Geleceği ve bu insanların sahip olduğu potansiyeli kim tahmin edebilir? Hepimiz birleşmeli ve bizim tarafımızda olan diğerlerini küçümsememeliyiz. Ya az önce kibirli olarak damgaladıkların aslında seninle boy ölçüşebilecek kadar güçlenirse? Senin dikkatsiz sözlerin yüzünden bizimle olmak yerine yanlış tarafta olabilirler.”
Ned, yaşlı adamın sözlerini duyduğunda yüzü hoşnutsuzlukla buruştu. Sessizce başını salladı ve yerine oturdu.
Bu arada, sorunu çözdükten sonra, Yue, Jian ve onlarla birlikte olan herkes isim levhalarını almak için birçok sıraya girdi. Yue ve onunla birlikte olan diğer herkesin isim levhalarını ele geçirmesi birkaç saat sürdü.
Wesley ve Ronan, devasa kapıdan içeri girerken elfleri ve insanları hızla yönlendirdiler ve yüksek duvarların içindeki birçok sandalyeye doğru ilerlediler. Ancak, çok sayıda elf olması nedeniyle, tek bir alanda yeterli sayıda boş koltuk bulamadılar. Bu nedenle, sonunda iki gruba ayrılmak zorunda kaldılar.
Her zamanki gibi Yue, Jian, Xavier ve onlara eşlik eden iki insanla Wesley'i takip etti. Sebastian tereddüt etti ancak sonra sessizce Wesley ve diğer elflerin arkasından geldi. Sebastian gümüş saçlı adamı en son üç ay önce görmüştü, ancak yine de Yue'ye yaklaşmaya cesaret edemiyordu. Bu hayatta, hayatına değer veriyorsa ondan uzak durması onun için daha güvenli görünüyordu.
Jian, Xavier'in yanına oturduğunda Yue ve Xavier ile yaşadığı son olaylardan dolayı gözleri kasvetliydi. Gökyüzünü aydınlatan sayısız projeksiyona iç çekerek baktı ama sonra projeksiyonda parlayan tuhaf başlıkları fark etti. Gözlerini kırpıştırdı ve şaşkın bir ifadeyle yüksek sesle okudu.
“Ha?? Tembel kaplumbağa mı? Her şeyi bilen hain mi? İki yüzlü İmparatoriçe mi? Projeksiyonlardaki isimlerle ilgili mesele ne? Bu isimleri biraz garip bulan tek kişi ben miyim?”
Başını Xavier ve elflere doğru çevirdi, sadece onların da projeksiyonlarda yanan isimlerdeki tuhaflığı fark ettiğini gördü. Jian'ın gözleri aniden bir farkındalıkla parladı.
“Durun bakalım, aldığımız isim levhalarına istediğimiz ünvanı, ismi yazabileceğimizi mi söylemeyin?? Olamaz!”
“Haha, işte şimdi konuşuyoruz! Bu isim levhalarını yaratan kişi bir dahi. vay canına, sonunda sadece adımla çekiciliğimi sergileyebildiğime inanamıyorum!”
Jian coşkuyla kendisi için bir başlık yazmaya başladığında Xavier ona boş bir ifadeyle baktı. Ama en azından bunun uyuşuk kaplumbağa olmadığını öğrenince rahatladı…
(Muhteşem Büyülü Hükümdar.)
Jian, Bia'nın kendisi için sıklıkla kullandığı ünvanı da kendi unvanında kullanırken kıkırdadı ve sonra Xavier'e baktı.
“Fena değil, değil mi?”
Xavier gülümsedi ve başını salladı, ancak burnu iğrenmeyle kırıştı. Sessizce Jian'dan uzaklaştı, ancak kaçamadan önce Jian kolunu yakaladı ve kararlı bir şekilde yanına oturmasını sağladı. Kızıl saçlı adam ona bilmiş bir gülümsemeyle baktı, kendisi için mükemmel bir unvan bulana kadar onu bırakmayacağını ima etti. Xavier, etrafındaki diğerleri Jian onları da dahil etmeden önce hızla kaçarken ağlamak istedi. Acı bir kahkaha atan Xavier, kendisi için de bir unvan yazdı.
(Fırtına Mızrak Ustası.)
Jian ünvanına gülmeye başladığında Xavier'in ifadesi ifadesizleşti. Ancak Jian'ın gözlerindeki hoşnutsuzluğun sonunda dağıldığını görünce gülümseyerek iç çekti. Jian'ın Yue'ye doğru ilerleyip ne yazdığını görmesini izledi.
Yue kızıl saçlı adama baktı ve omuzlarını silkti.
“Sadece adımı yazacağım.”
Jian, Yue'nin yanında oturan elf kadını bir kenara çekip ciddi bir ifadeyle Yue'nin yanına yerleştiğinde gözleri büyüdü.
“Hayır, yapamazsın! Güçlü bir başlık seç! Kyle'ı tanıyorsun, o asla sadece adını yazmazdı! Onun yapacağını yapalım, değil mi?”
Yue gülümsedi.
“Daha sonra…?”
Düşünceli bir ifadeyle birkaç saniye düşündü.
“'Ormanın Kraliçesi' ne dersiniz? Yeşilliği severim ve daha önce kraliçe unvanını taşıdım. Bu yüzden bana çok garip gelmezdi, değil mi?”
Jian onaylayarak başını salladığında gözleri parladı. Ünvanını fark etti ve isim levhası da dağıldı. Sadece Yue ve Jian için değil, Alec ve diğerleri için de sakin bir andı. Birbirlerinden uzakta oturuyor olsalar da, gürültülü atmosferdeki huzur, havada süzülen sayısız projeksiyonun üzerindeki gökyüzünde uğursuz bir çatlak belirdiğinde bozuldu.
Çatlak her geçen saniye genişledi ve kalabalık, çatlaktan muazzam miktarda karanlık enerji sızarken panik fısıltılarıyla patladı. İblis ırkından, karanlık ırktan ve gece ırkından sayısız birey çatlaktan çıktı ve gökyüzünü sayısız siyah noktayla doldurdu. Hepsinin yüzünde çarpık gülümsemeler vardı. Sonunda, daha önce Gladyatör Arenası'nın gözetmenlerine kendilerinin de katılacaklarını bildirmek için elçilerini gönderen karanlık taraftan insanlar geldi.
Yorum