Göksel Soy Bölüm 52 Birinci Kat I - Fenrir Scans
Karanlık Mod?

Göksel Soy Bölüm 52 Birinci Kat I

Göksel Soy novelini en güncel şekilde Fenrir Scansdan okuyun.
A+ A-

Göksel Soy Novel

Çevirmen: Rin Fenrir

Odadan çıktıktan sonra Kyle otelden dışarı yürüdü ve öğrencilerin yanında durdu.

Dışarı çıktığı anda Mia’nın yanındaki Bia meraklı gözlerle ona doğru uçtu.

-“Ne yapıyordun sen?”

Çocuksu sesi Kyle’ın kafasının içinde yankılandı. Sabah uyandığında Kyle’ı hiçbir yerde bulamadı, yakınlarda olduğunu hissedebiliyordu, bu yüzden otelden ayrılan öğrencilerin arkasından gitti.

“Özel bir şey yok, sadece su içmeye gittiğimde zengin bir usta buldum.”

Bia ona kısık gözlerle baktı, neden sanki az önce yürümüş ve yolda bir şey bulmuş gibi konuşuyordu?

Yine de Kyle’ın bahsettiği ‘ustanın’ adını öğrendikten sonra daha fazla soru sormadı.

Otelin önündeki işlek cadde düne kıyasla daha az hareketliydi çünkü otellerde kalan neredeyse herkes eğitmenleri ya da velileriyle birlikte Kule’ye doğru yürürken görülüyordu.

Sakin olan Kyle’a kıyasla, Kraliyet Akademisi’nin diğer tüm öğrencileri birbirleriyle durmaksızın sohbet ediyordu. Bazıları heyecanlıyken bazıları da gergindi.

Her zamanki gibi Alec ve ekibi bir kenarda durmuş birbirleriyle konuşuyorlardı. Kyle onlara doğru gitmek istedi ama Yaşlı Han’la uğraştıktan sonra kendini zaten bitkin hissediyordu.

İçini çekti ve yanında sinirli bir ifadeyle duran Nine’a bakmak için arkasını döndü. Onun sakin ifadesi hiçbir yerde görülmüyordu.

“Mırıldanmayı keser misin?”

Nine etrafına bakarken durmadan mırıldanıyordu.

“Abi, çok gerginim. Kuleye bakarken bile tüylerim diken diken oluyor.”

Kyle daha fazla konuşmak istemeyerek gözlerini kaçırdı. Tüylerin diken diken mi oldu? Kalabalıktaki en heyecanlı kişi sensin belli ki!

Kısa süre sonra Müdür Yardımcısı George öğrencilerin önünde belirdi. Yaşlı Han da onun yanında duruyordu ama nedense yüzünde hoş bir gülümseme vardı.

Öğrencileri son bir kez daha kontrol eden Müdür Yardımcısı George önde yürümeye başladı, herkes de onu takip etti.

Neredeyse on beş dakika yürüdükten sonra şehir alanından çıkıp Kule’nin etrafındaki geniş boş araziye adım attılar, Escalante Krallığı’ndan diğer kişiler de kısa süre içinde geldiler.

Müdür Yardımcısı George diğer gruplara liderlik eden muhafızlar ve profesörlerle konuştuktan sonra onlardan kuleye giren 100 genci sıralar halinde bir araya getirmelerini istedi.

Kyle ayaklarının altındaki toprağa baktı, hiç bir yaşam yoktu ve simsiyahtı.

Kule de belli belirsiz mor bir renk yayıyordu, bu da Kule’nin etrafındaki atmosferi kasvetli hale getiriyordu ama mor renk ürkütücü ve karanlık bir his vermek yerine bakması rahatlatıcıydı.

Ayrıca büyük gruplar halinde duran diğer ırklara ve insanlara da baktı.

Kendi Krallıklarının dışında dört grup insan daha Kule’nin etrafında duruyordu. Bunlar Doğu Kıtası’nda bulunan diğer Krallıklardandı.

Doğu Kıtası’nda beş Krallık bulunuyordu, bu yüzden Kule’ye toplam 500 kişi girecekti.

Beş Krallık arasında,

Escalante Krallığı, Whiteland Krallığı ve Loringnad Krallığı insan krallıklarıydı.

Tersia Krallığı elflere aitti ve son olarak Hoekan Krallığı yarı insan yarı hayvan olan yarı-insanlara aitti.

Kyle’ın yanında duran Nine da gözlerini kısarak uğursuz yere baktı.

“Kule neden bu kadar ürkütücü görünüyor, zemin bile yaşamdan yoksun zifiri karanlık.”

Kyle onun tekrar mırıldandığını gördü ve başını salladı, zemin muhtemelen siyahtı çünkü Kule çalışmak için büyük miktarda enerjiye ihtiyaç duyuyordu ve bu enerjiyi etrafından emiyor gibi görünüyordu.

Bir süre sonra beş krallık da öğrencilerini sıraya dizdi, Kyle ön sırada duranların Kraliyet ailesi olduğunu tahmin edebiliyordu çünkü lüks kıyafetler giyiyorlardı.

Basit kıyafetler giyenler ise arkada duruyordu.

Tüm yaşlılar gençlerin önünde duruyordu. Aniden, her gruptan iki yaşlı adam Kuleye doğru uçmaya başladı.

Krallık Escalante’den Müdür Yardımcısı George ve Yaşlı Han da ortada toplanan yaşlı adamlara doğru uçtu.

Müdür Yardımcısı George geri dönüp Escalante Krallığı’na ait 100 kişiye bakmadan önce bir şeyler tartıştılar.

Ciddiyet dolu bir bakışla konuşarak herkese dikkatli ve tedbirli olmalarını söyledi.

Önümüzdeki altı ay boyunca Kule’nin içinde kimse onlara yardım edemeyecek ya da onları koruyamayacaktı. Her şey kendi yeteneklerine bağlı olacaktı.

Müdür Yardımcısı George, Kule’nin içinde kayıpların kaçınılmaz olduğunu biliyordu ama yine de ne kadar az olursa o kadar iyiydi.

Konuşurken bakışları aniden Kyle’ın başının üstünde oturan kuşa takıldı ve kaşlarını çattı.

“Kyle, içeriye evcil hayvan sokamazsın. Kuşu geride bırak.”

Önde ve arkada duran herkes Kyle’a aptalmış gibi bakmaya başladı.

Kyle ne diyeceğini şaşırmıştı. Nedenini bilmiyordu ama şimdi kafasının üzerinde oturan kuşun bir Anka kuşu olduğunu söylerse herkesin gülmeye başlayacağını hissediyordu.

Tüy yumağına benzeyen bir kuşun Anka Kuşu olduğuna kimsenin inanmasına imkân yoktu.

Kendisi bile ‘kuş’tan şüpheleniyordu. Belki de yanlışlıkla yumurtanın değiştirildiğini düşünüyordu.

Öte yandan Bia öfkelendi, gidip Müdür Yardımcısıyla kavga etmek istedi ama onun rütbesini hissedince kamburunu çıkarıp arkasını döndü.

Kyle içini çekti ve kibarca konuştu.

“Efendim, bu kuş bana bağlı.”

Müdür Yardımcısı George gözlerini kısarak Bia’ya baktı, Kyle’ın doğruyu söyleyip söylemediğini anlamaya çalışıyor gibiydi ama kısa süre sonra kısık gözleri gevşedi ve yüzünde şaşkın bir ifade belirdi.

“Şimdi yakından bakınca soluk bir renk tonu yayıyor. Bu gerçekten kademeli bir canavar. Acaba böyle garip bir canavarı nereden buldu?

Yaşlı Han’a ve gruptan çok uzakta olmayan diğer dört dizi ustasına bakmadan önce Kyle’a anlayışla başını salladı.

Beş dizi ustası da garip mor bir taş çıkardı ve farklı yönlere doğru uçmaya başladı.

Taşı Kule’nin etrafında bulunan dairesel açıklıkların içine koydular ve havada bazı garip desenler çizmeye başladılar.

Kısa süre sonra Kule’nin etrafında soluk siyah bulutlar oluştu. Yaşlılar çocukların önünde olmasına rağmen bulutlar hiçbirine dokunmadı.

Soluk bulutlar sıralar halinde duran beş yüz çocuğa yaklaştı ve yüzlerce beyaz parçacığa dönüşüp kaybolmadan önce tanıdık bir baş dönmesi hissettiler.

…..

Kyle gözlerini açtı ve tanımadığı çevresine baktı.

Yoğun mana ile dolu temiz hava burnundan ve ağzından girerek onu tazelenmiş hissettirdi.

Yemyeşil bir ormanın içindeydi, Kule’yi çevreleyen şehirden çok farklıydı.

Bia da kısa bir süre sonra meraklı bir ifadeyle yanında belirdi. Etrafına bakarak uçmaya başladı.

Kyle etrafına baktığında her yerde gururla duran uzun, büyük ağaçlar gördü. Etrafındaki çimler bile dizlerine değecek kadar uzundu.

Ayrıca bulunduğu yerden çok uzakta olmayan bir şelalenin belli belirsiz sesini de duyabiliyordu.

“Nihayet buradayım.”

Burası Kule’nin birinci katıydı ve aynı zamanda en geniş katıydı.

Bir süre etrafına baktıktan sonra bile Kyle’ın görebildiği tek şey yüzlerce ağaçtı.

Etrafını daha iyi anlamak için bir tanesine tırmanmaya çalıştı ama ağacın etrafındaki çivi büyüklüğündeki dikenler çok keskindi.

Kyle acil durumlar için saklama yüzüğünden kılıcını çıkardı ve şelalenin sesini takip etmeye başladı.

Bu arada, Kyle gibi diğerleri de birinci katın içinde farklı yerlerde belirdi. Bazıları dağlarda, bazıları ormanın içinde ortaya çıkarken, bazı şanssız olanlar ortaya çıktıkları anda canavarlarla karşılaştı.

Etiketler: roman Göksel Soy Bölüm 52 Birinci Kat I oku, roman Göksel Soy Bölüm 52 Birinci Kat I oku, Göksel Soy Bölüm 52 Birinci Kat I çevrimiçi oku, Göksel Soy Bölüm 52 Birinci Kat I bölüm, Göksel Soy Bölüm 52 Birinci Kat I yüksek kalite, Göksel Soy Bölüm 52 Birinci Kat I hafif roman, ,

Yorum