Göksel Soy Novel
Çevirmen: Rin Fenrir
Müdür Yardımcısı George ve Yaşlı Han küçük bir odada oturmuş çay içiyorlardı.
Odanın içinde olağanüstü bir şey yoktu, sadece ortada tek kişilik bir yatak ve bir köşede bir masa ile iki sandalye vardı.
Onlar konuşup çaylarını yudumlarken kapı çalındı.
Yaşlı Han kapıya baktı ve dışarıda duranlardan içeri girmelerini istedi.
“İçeri gelin.”
Gelen Carcel ve Alec’ti, ikisi de odaya girip Müdür Yardımcısı ve Kütüphaneciyi selamladılar.
Ancak bu nazik selamlaşmanın ortasında Alec’in yüzünde sinirli bir ifade vardı.
Müdür Yardımcısı George, Alec ve Carcel’e ciddi bir şekilde bakmadan önce çay fincanını bıraktı.
“İkinize de vermek istediğim bir şey var.”
Müdür Yardımcısının karşısında oturan Elder Han ona kızgınlıkla baktı çünkü Müdür Yardımcısı sadece en iyi iki öğrenciyi çağırmıştı.
Peki ya Kyle? Tavsiye ettiği öğrenci.
Elder Han’a göre, gelecek vaat eden bazı öğrencilere güvenlik önlemleri vermeyi düşünüyorlarsa Kyle da dahil edilmeliydi.
Yeteneği düşükse ne olmuş yani? Tüm öğrenciler arasında Kyle, Kütüphaneci’nin gizleme tekniğini görebilecek kadar yetenekli olan tek kişiydi.
Kullandığı gizleme tekniğinin biraz zayıf olduğu doğruydu ama yine de tekniğin kendisini görmek inanılmaz bir başarıydı.
Öyleyse neden Kyle dahil edilmedi?
Müdür Yardımcısı George elini salladı ve masanın üzerinde altın yazıtlarla dolu iki küçük siyah taş belirdi, Alec ve Carcel ile konuşacaktı ki Yaşlı Han onu yarı yolda durdurdu.
“Taşları sadece bu iki çocuğa vereceğinizden emin misiniz, bence benim önerdiğimi de dikkate almalısınız.”
Müdür Yardımcısı Kütüphaneciye baktı ve kaşlarını çattı, Kütüphanecinin kimi kastettiğini biliyordu ama taşı Kyle’a vermenin bir anlamı yoktu.
Bu taşlar değerliydi, Kraliyet Akademisi Müdürü tarafından gençliğinde Kule’ye girdiğinde bulunmuştu. Ayrıca, sadece Kule’nin içinde kullanılabilen tek kullanımlık bir eşyaydı.
Bu taşları kırarak Kule’nin içinde küçük bir mesafeye ışınlanabilirsiniz. Kule’ye giren kişiler için hayat kurtarıcı bir hazine olduğu söylenebilir.
Müdür ayrılmadan önce bu taşları Müdür Yardımcısı George’a vermiş ve en yetenekli öğrenciye bir tane vermesini istemişti ama artık Prens Carcel de Akademi’nin bir parçasıydı, bu yüzden Müdür Yardımcısı George’un Carcel’e de bir tane vermekten başka çaresi yoktu.
Çünkü Kral, Akademi’nin böyle bir hazineye sahip olduğunu öğrenir ve prense verilmediğini öğrenirse kesinlikle Müdürle kavga ederdi.
Ayrıca, Müdür Yardımcısı’nın sadece iki taşı vardı. Bu yüzden bir taşı Carcel’e, diğerini de Alec’e vermeyi düşünüyordu.
Müdür Yardımcısı George, Elder Han’dan odadan çıkmasını istemeden önce içini çekti. Yaşlı Han daha fazla rahatsız etmedi ve sessizce odadan çıktı çünkü bu yaşlı adamın asla kimseyi dinlemeyeceğini biliyordu.
Odadan çıktıktan sonra Kütüphaneci gülümsedi çünkü Müdür Yardımcısı’nın yakında pişman olacağını hissediyordu.
‘Ayrıca, Kyle’ın sadece B kademe yeteneğe sahip olduğuna inanmıyorum. Bunu kendim teyit edene kadar olmaz.
Yolculuk sırasında Elder Han’ın gözü Kyle’ın üzerindeydi ama ne zaman onunla konuşacak ya da ona yaklaşacak olsa Kyle kaçıyordu. Bu yüzden yeteneğini teyit edememişti.
Uzun bir iç çekişten sonra Yaşlı Han oradan ayrıldı. Bu sefer Kyle’ı bulacak ve yeteneğini ve potansiyelini kendisi kontrol edecekti.
Eğer tahmini doğruysa ve Kyle gizli bir cevherse onu öğrencisi olarak yanına alacaktı. Hiç de fena sayılmazdı.
Bu sırada odanın içinde Müdür Yardımcısı George, Alec ve Carcel’e taşlar hakkında özet bilgi verdikten sonra her ikisine de birer taş verdi ve bunu sır olarak saklamalarını istedi.
Alec ve Carcel biraz şaşırdılar ama yine de Müdür Yardımcısına teşekkür edip odadan çıktılar.
…..
Öte yandan, kalabalık pazarda dolaşan Kyle bir köşede küçük bir kalabalık gördü.
Merak etti ve kontrol etmeye gitti, kalabalığın içinde kahverengi saçlı ve kahverengi gözlü yaşlı görünümlü bir cüce duruyordu.
Yaşlı cüce kendini beğenmiş bir gülümseme takınmış, bir yandan da kalabalığa sol tarafına yığılmış silahlara bakmalarını söylüyordu.
Kyle kalabalığın Cüce’nin yüksek kademeli silahları çok düşük fiyata sattığını fısıldadığını duydu ama kimse onun iddialarına inanmadı.
Nedeni basitti, neden biri yüksek kademeli silahları sebze gibi satsın ki?
Silahların fiyatını daha da düşürüyor gibi görünen cücenin tek bir sözüne bile inanmayan kalabalık kısa süre içinde oradan ayrılmaya başladı.
Kalabalık gittikten sonra cücenin etrafında sadece Kyle ve birkaç genç kalmıştı.
Silahlara bakmaya başladılar, Kyle kesinlikle deli değildi. Düşük fiyatı duyunca o da silahların sahte olduğunu düşündü.
Ama sonra Kyle’ın başının üstünde oturan Bia ona tüm silahların orijinal olduğunu söyledi! Tek bir silah bile sahte değildi!
Kyle’ın durup silahlara bakmaya başlamasının tek nedeni buydu. Diğer gençlerin hepsi cüceden birer silah alıp gittiler ve geride sadece Kyle ile cüce kaldı.
Kyle’ın zaten bir D kademe kılıcı vardı, bu yüzden silahların hepsi iyi olsa da bir tane satın almayacaktı çünkü şu anda onun için pratikte işe yaramazlardı.
Kyle bir süre baktıktan sonra oradan ayrılacaktı ama onu izleyen yaşlı cüce fiyatı daha da düşürdü.
Cüce Kyle’a güzel bir yay gösterdi ve onu satın almasını istedi çünkü buradan ayrılacaktı ve belki de bir daha asla karşılaşmayacaklardı.
Ama cücenin pespaye gülümsemesini gören Kyle bir şeylerin yanlış gittiğini anlamış ve bu yüzden teklifi kibarca reddedip gitmeye çalışmış ama cüce onu yine durdurmuş.
“Genç olan. Fiyatı daha fazla düşüremem. Ayrıca, görünüşe göre bir silah almak istemiyorsun, başka bir şey almaya ne dersin? Başka şeyler de satıyorum.”
Cüce sinsi bir gülümsemeyle, Kyle’a bakmadan önce saklama yüzüğünden birkaç nesne daha çıkardı.
“Neredeyse aylık kotama yaklaştım, o yüzden en azından bir şey al, hehe.”
Şimdi Kyle daha da şüphelenmişti,
Hangi aylık kota?
Ama sorun şu ki, Kyle’ın yüksek dereceli bir yüzük taktığını gören cüce onun gitmesine izin vermeyecekti. Bir şey satın alana kadar olmaz.
Yorum