Felaket Sınıfı Ölüm Şövalyesinin Dönüşü Novel Oku
(Çevirmen – Kie)
(Düzeltici – Kawaii)
—————–
Bölüm 281: Sır (2)
***
Damien ve diğer ikisi Tartarus Krallığı'ndan ayrılıp doğruca Church'e gittiler.
Kiliseye vardıklarında üçlü, durumlarını ayrıntılı olarak anlatan yazılı bir rapor sundu.
Rapor Kilise'de şok etkisi yarattı.
“Dük sınıfı bir iblis mi? Böylesine korkunç bir yaratık ölümlüler alemine nasıl çağrılabilir?”
Duke sınıfı bir iblis, iblislerin kralıydı, Inferno'nun hükümdarıydı. Geçmişte, Duke sınıfı bir iblis kıtaya çağrıldığında, insanlık yok olma tehlikesiyle karşı karşıyaydı.
“Peki ya kurban? Kurban ne oldu?”
“Tartarus Krallığı'nın tamamı, hatta sadece güney bölgesi bile bir Dük sınıfı iblisi çağırmak için yeterli olmazdı.”
Mağdurlardan 'adil' olarak bahsetmek çirkin bir ifadeydi. Yine de, Kilise'nin paladinleri ve rahiplerinin böyle düşüncelere ayıracak vakti yoktu.
“Acaba bir avatar mıydı?”
“Saçmalama! Duke sınıfı bir iblisin avatarı bile kendi ligindedir!”
Bir iblisi ölümlü aleme çağırmak, buna uygun bir bedel gerektiriyordu. Sayısız örnek bu gerçeği doğruluyordu.
Ama bu mutlak gerçek acımasızca paramparça edilmişti.
“Yıldırım aynı yere iki kez düşebilir mi? Bunun nedenini ortaya çıkarmalıyız.”
“Katılıyorum. Eğer bir Duke sınıfı iblis tekrar çağrılırsa… eğer bu sefer ana gövde olursa…!”
Üst düzey üyeler istemsizce ürperdiler.
“Sla'nın gitmesine sevindim, şimdi de bu oldu…”
“Bu gizli bir lütuf. Beş Büyük Yaşlı zarar görmedi ve paladinler de öyle.”
Duke sınıfı bir iblisin ortaya çıkması göz önüne alındığında, hasar şaşırtıcı derecede azdı. Ya da daha doğrusu, yoktu.
“Yaşlı Yeşil Rüzgar, Sir Damien’ın bu zaferde çok önemli bir rol oynadığını söyledi.”
“Sadece Dük sınıfı bir iblisle tek başına yüzleşmekle kalmadı, aynı zamanda Yaşlı Cheongyeum'u da serbest bıraktı.”
“Yetenekleri korkutucu. İmparatorluğun onu işe almak için can atmasına şaşmamalı.”
“Sadece İmparatorluk değil. Paralı Asker Kralı'nın da kızını Sir Damien ile evlendirmeye çalıştığını duydum.”
Damien'ın adı geçtiği anda insanların yüz ifadelerinde gözle görülür bir yumuşama oldu.
Genç bir dahi hakkındaki hikayeler her zaman eğlenceliydi. Damien bataklıkta açan bir çiçek gibiydi.
“Ama bir şeyler ters gitmiyor mu?”
Aniden biri sıcak atmosfere soğuk su döktü.
“Sir Damien şüphesiz ki müthiş bir savaşçı, ancak… Duke sınıfı bir iblisle karşı karşıya geldi. Bir avatar olsa bile, böyle bir canavarı tek başına yenmek alışılmadık bir durum.”
“Ah, unuttun. Sla'yı tek başına öldüren Sir Damien'dı.”
“Sla korkunç bir canavardı ama Duke sınıfı bir iblisle boy ölçüşemezdi.”
“Ne demeye çalışıyorsun?”
“Şüphelerim var.”
Şüphelerini dile getiren kişi son derece ciddi görünüyordu.
“Onu düşman topraklarında itibarını inşa etmek için bir göreve hazırlıyor olabilirler. Bu, sapkınlar arasında yaygın bir taktiktir. ve bir paladin olmaması da şüphelidir.”
Diğer paladinler bakıştılar. Bu onun sözlerine katılmak değildi; başka bir şeydi.
“Dahilerin sağduyuya meydan okuması gerekmez mi?”
“Gerçekten de. Çok uzağa bakmamıza gerek yok. Kendi kurucumuz da böyle bir varlıktı.”
“Sir Damien’ın başarıları Beş Büyük Yaşlı tarafından bizzat takdir edilmiştir...”
“Bunu düşününce, Sir Damien'dan şüphelenmek oldukça şüpheli.”
Bütün paladinler ve rahipler şüpheli bakışlar atıyorlardı.
Soruyu soran papaz şaşırmıştı.
“Ah, hayır! Ben sapkın değilim!”
“Bunu bütün sapkınlar söyler.”
“Bu kötü zamanlarda, kötü güçler Kilisemize sızmış olabilir.”
“Onu sürükleyip götürün!”
“Ah, hayır! Ben değilim!”
***
Görüşme sırasında rahip sorgu odasına sürüklenirken...
“İç çekmek...”
Kutsal İmparatoriçe derin bir nefes verdi. Derin tefekkürünün sebebi Damien'dı.
“Yeşil Rüzgar, doğru mu? Cheongyeum, Sir Damien'a uygun bir ödül vermeyi önerdi mi?”
Kutsal İmparatoriçe'nin sorusuna karşılık Yeşil Rüzgâr tek dizinin üzerine çökerek cevap verdi.
“Evet doğru.”
“ve ödülün mahiyetini belirtmedi mi?”
“Bana sadece Hazretlerinin isteklerini yerine getirmem söylendi.”
“ve sen ve Radiant Light'ın buna itirazı yok mu?”
“Hayır. Kardeşime gelince… Sanırım bazı şüpheleri vardı ama bunları dile getirmedi.”
Kutsal İmparatoriçe alnını çatarak sıkıntılı göründü.
Damien'ı ödüllendirmek doğaldı. Bunu olağanüstü eylemleriyle kazanmıştı.
Sorun, onun katkılarının çok büyük olmasıydı.
Damien olmasaydı Kilise, Cheongyeum'u, Parlayan Işık'ı ve Yeşil Rüzgar'ı kaybedebilirdi.
Beş Büyük Yaşlı, Kilise'nin en güçlü varlıklarıydı.
Bunlardan üçünü kaybetmek, Kilise'nin varlığını tehdit eden yıkıcı bir darbe olurdu.
ve bunu engelleyen adam Damien Haksen'dan başkası değildi. Kilise artık ona borçluydu.
Bu muazzam borcu geri ödeme görevini ona emanet etmek mi? Gerçekten zorlu bir görevdi.
“...Sanırım evrak işlerinin son teslim tarihini beş ay uzatmalıyım.”
“Evet?”
“Ah, hiçbir şey. Önemi yok.”
Kutsal İmparatoriçe sert ifadesini yumuşattı.
Sonuçta, düşünerek çözülemeyecek bir soruna çözüm yoktu. Dahası, Kilise'yi kurtaran kahramanı gözetimsiz bırakamazdı.
“Yeşil Rüzgar, şimdi dağılabilirsiniz. Sıkı çalışmanız için teşekkür ederim.”
“Hayır, Hazretleri. Kiliseye hizmet etmek benim görevimdi.”
“Ah, ve çıkarken lütfen Damien'a içeri gelmesini söyler misin?”
Yeşil Rüzgar Kutsal İmparatoriçe'nin odasından ayrıldı.
Bir an sonra Damien Kutsal İmparatoriçe'nin ofisine girdi.
“Efendim, beni siz mi çağırdınız?”
Kutsal İmparatoriçe, Damien'ın ortaya çıkışı karşısında şaşırmaktan kendini alamadı.
Kutsal İmparatoriçe, insanların gerçek doğasını görebilecek ilahi güce sahipti.
Bu güç sayesinde kişinin gücünü ve yeteneklerini de ölçebiliyordu.
Damien, son karşılaşmalarından bu yana geçen kısa sürede daha da korkutucu bir hale gelmişti.
Kutsal İmparatoriçe'nin omurgasından aşağı bir ürperti indi.
Kutsal İmparatoriçe olarak, Beş Büyük Yaşlı da dahil olmak üzere sayısız dâhiyi gözlemlemişti.
Ama hiçbiri Damien kadar hızlı büyümemişti.
Hayır, buna büyüme denilebilir miydi? O insan mıydı?
Kutsal İmparatoriçe başını iki yana salladı. Şimdi böyle tefekkürlerin zamanı değildi.
“Sir Damien, bu sefer büyük bir hizmette bulundunuz. Gerçekten minnettarım.”
Damien alaycı bir şekilde gülümsedi.
Onun kalibresindeki biri için Fahri Paladin unvanı çok yetersizdi.
Acaba onu Fahri Yaşlı rütbesine mi yükseltse diye düşündü.
“Cheongyeum, Radiant Light ve Green Wind oybirliğiyle senin uygun bir ödülü hak ettiğini söylediler. Katılıyorum.”
“Ben karşılık beklentisiyle hareket etmedim.”
Damien ciddi bir ifadeyle konuştu.
Fakat Kutsal İmparatoriçe, nedense, bunun tamamen doğru olmadığı konusunda güçlü bir hisse kapılmıştı.
“...Ancak, size nasıl yeterli bir şekilde geri ödeme yapacağım konusunda hiçbir fikrim yok. Bu yüzden bir teklifte bulunmaya karar verdim.”
Kutsal İmparatoriçe, Damien'ın gözlerinin içine baktı ve şöyle dedi:
“Sör Damien, isteğinizi söyleyin. Kilise'nin kasasını boşaltmak anlamına gelse bile, ne isterseniz onu elde etmenizi sağlayacağım.”
Bu boş bir vaat değildi.
Kutsal İmparatoriçe, Damien'ın isteğini yerine getirmek için hazineyi boşaltmaya gerçekten hazırdı.
Zaten Kilise'nin varlığı Damien'ın sayesindeydi.
Öyleyse, ona borcumuzu ödemek için hazineyi soymak uygun değil miydi?
“O zaman ben de Hazretleri'nden bir lütuf isteyeceğim.”
Ancak Damien'ın talep ettiği ödül şaşırtıcı derecede mütevazıydı.
“Lütfen bana Kilise'nin elindeki tüm büyü kitaplarına erişim izni verin.”
***
“...Sadece bunu mu soruyorsun?”
Kutsal İmparatoriçe şaşkın bir ifadeyle sordu. Damien başını salladı.
“Evet, ihtiyacım olan tek şey bu.”
Gerçekte, Damien'ın isteği 'istediği her şey' olmaktan çok uzaktı.
Bunun nedeni, Kilise'nin elinde bulundurduğu grimoire'ların hepsinin Master Class grimoire'ları olmasıydı.
Bunlar arasında Kilise tarafından hazırlanan Usta Sınıfları'nın grimoire'ları, Kilise tarafından yenilgiye uğratılan Usta Sınıfları'nın grimoire'ları ve hatta çeşitli çağlardan Beş Büyük Yaşlı'nın grimoire'ları da yer alıyordu.
Damien, bu efsanevi şahsiyetlerin geride bıraktığı büyü kitaplarına erişim izni istiyordu.
“Başka bir şey talep etmekte özgürsünüz.”
“Şu anda en çok onlara ihtiyacım var.”
Damien'ın bunları ödül olarak istemesinin sebebi Büyük Üstat seviyesine yükselmekti.
Cheongyeum ile vahel arasındaki çatışmaya tanık olan Damien, kendisini Büyük Usta seviyesine yükseltmesi gerektiği konusunda baskı hissetti.
O her zaman en kötüsüne hazırlıklıydı.
Ancak Damien bile Duke sınıfından bir iblisin ortaya çıkacağını tahmin etmemişti.
Damien'ın bildiği gelecek kaybolmuştu, ileride ne olacağı konusunda belirsizliğini koruyordu.
Bu farkındalık, Damien'ın mümkün olan en kısa sürede Büyük Üstat seviyesine yükselme kararlılığını körükledi.
'Neyin eksik olduğunu zaten biliyorum.'
Damien, Ölüm Şövalyesi olduğu dönemde bir kez Büyük Üstat seviyesine ulaşmıştı.
Dolayısıyla bu zirveye ulaşmanın gereklerini çok iyi biliyordu.
Ne iksirlere ne de inanç sıçramalarına ihtiyacı vardı; bunun yerine teknik becerisindeki boşlukları dolduracak bilgiyi aradı.
“Eğer arzunuz buysa, o zaman itiraz etmeyeceğim. Ancak… bunun yeterli olmayabileceğinden korkuyorum.”
Kutsal İmparatoriçe, Damien'a hitap etmeden önce bir an düşündü.
“Sir Damien, Birinci Kutsal İmparator'u tanıyor musunuz?”
Damien onaylarcasına başını salladı.
Bartholomeo, İlk Kutsal İmparator.
İlahi gücü uyandıran ilk kişi.
Tek bir topuz darbesiyle bir ejderhanın kafasını ezen bir yüce varlık.
Kurtuluş Timi üyesi olarak insanlığı kurtaran bir kahraman.
Kurtuluş Timi'nin insanlığı kurtarmasının ardından sayısız kahraman ortaya çıktı, ancak hiçbiri onların başarılarına ulaşamadı.
Sonuç olarak Kurtuluş Timi, Büyük Üstat seviyesini aşmış bir grup üstün varlık olarak kabul edildi.
“Onun geride bıraktığı derin anlayışlara erişmenizi sağlayacağım.”
***
(Çevirmen – Kie)
(Düzeltici – Kawaii)
Yorum