Düzenbazların Tanrısı Novel
“Topyekün bir saldırıya başlayana kadar biraz bekleyeceğiz.” Theo son saniyede durarak başını salladı.
“Hımm?” Kadın kaşlarını çattı. “Ne demek istiyorsun? Ne kadar beklersen durum o kadar kötüleşecek, biliyorsun.”
“Evet. Onlara şimdi saldırırsak hâlâ tepki verebilir ve bir kaçış yolu oluşturabilirler. Ama bütün adamlarını cepheye göndermişlerse köpekbalığını öldürebiliriz. ayrıca sizin tarafınızdan da kayıplar olabilir.”
“Hımm…” Kadın gülümsemeden edemedi. Bu adam onun aklında deliydi. Meksika'da tesadüfen karşılaştıklarında aralarında bir anlaşma yapılmıştı.
O zamanlar Theo şöyle dedi: “Hadi bir anlaşma yapalım Mafya Kraliçesi. ABD Üssü hemen karşımızda ama eminim ki hükümet sizin gibi yeraltını kontrol edecek bir varoluştan hoşlanmıyor.
“İşte bu yüzden sizinle bir anlaşma yapmak istiyorum. Hükümet bana Kentucky'yi güvence altına alma karşılığında birçok arazi verdi, ben de yakındaki eyaletlerden biri halka açılana kadar işletmeniz için size bu araziyi vereceğim. Sadece komşu olacağız ve birbirimizin boğazına gitmeyeceğiz.
Theo, Mafya Kraliçesini cezbeden bir gülümsemeyle bu terimi “Tüm grubunuzu buraya getirdiğinize göre bu sizin için oldukça iyi bir anlaşma olmalı” dedi.
Alexa, Theo'nun onunla bir anlaşma yapmaya cesaret etmesine şaşırmıştı ama söylediği gibi o kadar da kötü değildi. Üs, kendisini üsse entegre eder etmez hareketini kısıtlamaya çalışmalı.
Sonuçta onun varlığıyla birlikte hükümet ile birey arasındaki güç dengesi de bozulacaktı.
Şu anda hükümetin Theo'yu, onun klonunu ve astlarını kontrol altında tutmak için Zaman Tanrısı ve diğer Krallarla yakın bağları vardı.
Ancak Theo'nun tarafında göründüğü anda hükümet, ülkedeki üstün gücü yeniden kazanmak için onlara saldıracaktı. Her ne kadar çalışmayı sevmese de Theo ona daha fazla özgürlük verdi.
Ve eğer bu şartı kabul ederse, şimdilik insanların radarında kalabilecek ve yavaş yavaş insanları vatandaşların arasına karıştırabilecekti. Elbette kurtardığı insanlar, onlara nasıl yardım ettiğini, varlığını açığa vurduğunu anlatmaya başlayacaktı.
Ancak o sırada Theo devreye girdi. Theo bu anlaşmayı kullanarak varlığını hükümetten korumayı planladı. Theo'yla el ele tutuşarak ona tasma takmaya cesaret etseler bile ikisine de hiçbir şey yapamazlardı.
Birbirlerinden faydalanabilecekleri için bu onlar için iyi bir anlaşmaydı.
“Peki senin için ne yapmamı istiyorsun?”
“Birinci Sınıf Canavarları öldürmeme yardım et.”
“Ha? Birinci Sınıf Canavarları öldürmeye mi çalışıyorsun? Seni hatırlamadığımı düşünürsek bu oldukça şaşırtıcı—”
“Benim de bir yetkim var.” Theo, çok az kişinin bildiği bu terimden ona bahsetmekten çekinmedi.
Mafya Kraliçesi bile şaşkına döndü ve bir an duraksadı. Bu sefer dikkatlice düşündü. Bir süredir dış dünyayla teması olmadığından onun yaptıklarından haberi yoktu. Ancak Theo Büyü Gücünü serbest bıraktığında onun bir Otorite olduğuna ikna oldu.
“Anlıyorum…” Mafya Kraliçesi bir an gözlerini kapattı ve sordu: “Birinci Sınıf Canavarları alt etme konusunda kendine güveniyor musun?”
“Klonum mükemmel bir klon, bu da beni iki Aziz olarak sayabileceğiniz anlamına geliyor. Gücü hala Dünya Sınıfındaki bir Canavarla karşılaştırılamayacak kadar yeni bir aziz olduğumun farkındayım. Ama eğer klonumla el ele verirsem , onların seviyesine ulaşabilmeliyim. İşte bu noktada siz devreye giriyorsunuz...”
“Yani, seni yeteneklerimle desteklememi mi istiyorsun? Bu şekilde Dünya Klasmanındaki Canavarları aşacaksın.”
“Evet.”
“İlginç. Görünüşe göre benim varlığımı da saklamak istiyorsun ama çok uzun sürmeyecek… Demek durum böyle. Beni kozun yapmayı mı planlıyorsun?”
Theo gülümsedi. “Kıyamet sadece bir başlangıçtı. Gelecekte çok daha tehlikeli bir tehdit gelecektir. Bu yüzden sana ihtiyacım var.”
“Kıyamet sadece bir başlangıçtı…” Mafya Kraliçesi, Theo'nun Argelia'daki sorunu çözmeyi başardığı zamanı hatırladı. Kıyamet, iki dünya arasındaki bütünleşmenin işaretiydi, kıyamet ise tüm dünyaya yayılan olaydı. Theo ile kıyamet arasında bağlantı kurmak kolaydı, özellikle de videoyu gördükten ve Ray'in, insanların Theo'nun dünyanın düşmanı olduğunu iddia etmesinden sonraki tepkisini gördükten sonra.
“Sana bir soru sormak ve bir şart eklemek istiyorum.”
“Elbette.”
“Ben durumdan başlayacağım. En tepeye çıktığınızda, halkımı korumanızı istiyorum.”
“Sanırım daha önce de söyledim. Komşu olacağız. Çıkarlarıma zarar vermediğin sürece senin müttefikin olacağım. Şunu bilmelisin ki sırf sırf bu yüzden müttefikimi görmezden gelecek biri değilim. birdenbire ilgimi çekti, değil mi?”
“Elbette.” Mafya Kraliçesi başını salladı. Theo, eğer onun müttefiki olursa, aniden ondan bir şey isterse ona zarar verme düşüncesinin olmayacağını ima ediyordu. Theo adil ve adil biriydi, bu yüzden eğer bir şey isterse muhtemelen onunla ticaret yapar veya tartışırdı.
Bu da Mafya Kraliçesi'nin soruya devam etmesine yetti. “Anlıyorum. Bu benim için yeterince iyi bir durum. Aslında bu sadece sözlü bir söz ama ben çocukluğumdan beri sözlü vaatlerle uğraşıyorum. Hangisinin gerçek bir söz, hangisinin gerçek olduğunu ayırt edebileceğime güveniyorum. Yalan.
“Bu yüzden bu sözlü söz konusunda sana güveneceğim. Eğer bu sözü bozarsan, yapacağım son şey olsa bile seninle kavga edeceğim.” Mafya Kraliçesi ciddi bir ifadeyle soru sormadan önce derin bir nefes aldı. “Söyle… Ne kadar ileri gitmeyi planlıyorsun? Dünyanın en güçlü uzmanı mı?”
Theo sırıttı ve tepeyi işaret etti. “Bu çok düşük. Zaman Tanrısını tek bir düşünceyle öldürebilecek bir varlığın olduğuna inanıyor musun?”
Mafya Kraliçesi bu cevap karşısında şok oldu. Theo gerçekten deliydi. Zaman Tanrısından çok daha yüksek bir şeyle uğraşmak istediğini ima ediyordu. Ama aynı zamanda bunu gerçekten yapabileceğini de hissediyordu.
Yüzünde bir gülümseme oluşmasına engel olamadı. “Hahaha, sen delisin, Theodore Griffith. Ama bu hoşuma gitti! Sana söz veriyorum, senin müttefikin olacağım.”
En son bölümleri şu adreste okuyun: Yalnızca
Yorum