Düzenbazların Tanrısı Novel
Bölüm 1426 Gelen Düşmanlar
Tersland.
Orta yaşlı bir adam birçok uzmanın kaldığı bir odaya girdi. “Onayı aldık. Saldırma zamanı.”
“!!!” Odadaki insanlar bu cevabı bekliyordu. İçlerinden biri sordu, “Plan?”
“Asıl hedefler Nagasawa Rea ve Akbaraly Ibraev. Bu binada bulunuyorlar. Sadece ikisi varken, on Efsanevi Rütbe Uzmanımız ve yirmi Yüce Rütbe Uzmanımız olduğu için saldırılarımıza dayanamamalılar.
“Ancak, tüm durumun bir tuzak olma ihtimali de var, özellikle de Ruth Lukita’nın onlara yardım etme şansı var. Bu nedenle, gruplarından bir takviye gördüğünüz anda, grubu dörde böleceğiz.
“İlk üç grup iki Efsanevi Rütbe Uzmanı ve dört Yüce Rütbe Uzmanından oluşuyor. Son grup onları geride tutacak kalan insanlara sahip olacak. Daha sonra, ilk üç grup orijinal hedeflerimizin üç ailesine gidecek.
“Onlar da ayrılabilirler, bu yüzden onları yenme şansın olduğunu görürsen onları alt etmeye çalış. Hepsi bu. Herhangi bir soru?” diye sordu orta yaşlı adam. Kimse elini kaldırmadığı için devam etti, “Bu durumda seni böleceğim…”
İnsanları dört gruba ayırırken, Rea ve Akbar onları, savaşmayı planladıkları yerden çok uzakta, terk edilmiş bir binada bekliyorlardı. Bu yerde, hiç kimse zarar görmeyecekti, bu yüzden onlarla savaşmak için en iyi yer burasıydı.
“Akbar. Başarma şansımız nedir?”
“Hayatta kalma şansımız %80, hepsini öldürme şansımız %40 ve zayiat verme şansımız %10. Hiçbir şekilde kışkırtılmadığımız sürece buradaki durumla başa çıkabiliriz. Ayrıca bilgi ağımı da hazırladım.”
“Bu kadar çok Efsanevi Rütbe Uzmanıyla ilk kez karşılaşıyorum. Hayal gücümün ötesinde…” Rea sırıttı.
“Bu kadar çok Efsanevi Rütbe Uzmanıyla nasıl savaşmayı planlıyorsun?” diye sordu Akbar.
“Theo vatandaşları dahil etmemizi istemiyor, bu yüzden gerilla savaşı mümkün değil. Bu nedenle, bu konuyu ele almamız için başka bir çözümüm var. Başlangıçta iki veya üç kişiyi öldürmemize güveniyor musunuz?”
“Hmm… Emin değilim. Dürüst olmak gerekirse olasılık oldukça düşük, ama deneyebilirim.”
“Eğer en azından ikisini öldürebilirsek, hepsinin öleceğini garanti edebilirim.”
“Anlıyorum. Stratejini merakla bekliyorum. Şimdilik, buradaki sayılarını azaltacağız, öyle mi?”
“Evet. Yakında kaotik olacak duruma hazır olun.” Rea başını salladı.
“Son bir soru. Takviye var mı?”
“Babama bunu sordum. Bir öldürme mangası gönderdi. Theo’nun Japonya’ya gitmesinin sebebi Göksel Hükümdar ile bir ittifak kurmak değil, onu oyalamaktı. Bu fırsatı değerlendirip babamın adam göndermesini sağladım.” Rea sırıttı.
“Anlıyorum. Sonunda planını anlayabiliyorum. Eğer durum buysa, durumun sorunsuz bir şekilde ilerlemesini sağlayacağım.” Akbar anlayışla başını salladı ve terk edilmiş binadan atladı, sanki insanlarla buluşmaya hazırlanıyormuş gibi yerde durdu.
“Gidiyor musun?”
“Evet, iki mil uzaklıktalar.”
“İyi şanslar.” Rea, ifadesi sertleşirken başını salladı. Kılıcını çıkardı ve onu Büyü Gücüyle örtmeye başladı. “Bu sefer hangi ilahi canavarı kullanmalıyım?”
Rea, binanın tepesinden kendilerine doğru yürüyen birkaç kişiyi gördüğünde derin bir nefes aldı. Savaşın başlamak üzere olduğu anlaşılıyordu.
Akbar, onların gelmesini beklerken yerde gülümsüyordu.
“On iki kişi mi?” diye sırıttı Akbar. “İnsanlar beni küçümsüyor gibi görünüyor. Otuz kişiyle geleceğini bilmediğimi mi sanıyorsun?”
“...” Griffith Ailesi’nden insanlar sakinliğini korudu. Hatta bazıları binayı gözleriyle incelemeye başladı ve sonunda Rea’yı binanın tepesinde dururken buldu.
“Bizi yakalamak istiyorsanız, hemen şimdi ortaya çıkmanız daha iyi olur. Bu kadar inatçı olmaya devam ederseniz bizi yakalayamama olasılığınız %99.” Akbar onlara dik dik bakarak öldürme niyetini serbest bıraktı.
Orta yaşlı adam, Akbar’ın onları kolayca görebilmesine biraz şaşırmıştı ama takviye de göremiyordu. Biraz düşündükten sonra emir verdi.
“Takım A ve Takım B, Nagasawa Rea’nın peşine düşecek. Onu öldürmediğinizden emin olun. Takım C benimle gelip bu adamı yakalayacak. Onun oradaki en iyi bilgi aracısı olduğunu unutmayın. Yaşarken daha faydalıdır.”
İnsanlar hemen ayrılırken başlarını salladılar. Ayrıca yanlardan bazı gölgeler belirdi ve kendilerini gösterdiler.
Bunun üzerine Rea dört Efsanevi Rütbe Uzmanı tarafından kovalanırken, Akbar’ın altısıyla dövüşmesi gerekti.
Akbar tekrar kitabını çıkarıp sırıttı, “Buraya geldiğine göre, kaçabileceğini sanma.”
Bir anda büyük bir bariyer belirdi ve bu bölge çevredeki diğer alanlardan izole edildi.
“!!!” İnsanlar şaşkına dönerken Akbar gülümsedi. “Nagasawa Rea’dan beklendiği gibi. Seni burada tuzağa düşürme ihtimali %100.”
Rea, katanası yere değecek şekilde binanın tepesinde duruyordu. Kılıcındaki Büyü Gücü, bu devasa bariyeri oluşturmak için alana yayılıyordu. Ryo’nun kullandığı kadar sağlam olmasa da, bu bariyer özel bir ilahi canavar tarafından oluşturulmuştu.
“Hayvan Kılıcı Çekme, Efsanevi Canavar versiyonu, Genbu.” Rea, onu kaçırmak isteyen gelen insanlara bakarken sırıttı.
“Bana dört Efsanevi Rütbe Uzmanı göndererek beni hafife alıyorlarmış gibi görünüyor.”
“Endişelenmeye gerek yok. Biz yeterliyiz!” İçlerinden biri onlara emir vermeden önce homurdandı. “Çıkın! Onu canlı yakalamamız gerek.”
“Bunu yapmayı planlıyorsan, o zaman ölmelisin!” diye sırıttı Rea.
Rea’nın bu kadar azınlıkta olmalarına rağmen neden hala kendine güvendiğini anlamıyorlardı. Eğer Ruth ve Felix ya da Theo’nun kendisi olsalardı, bu kibir normaldi. Ancak Rea ve Akbar grubun geri kalanına kıyasla o kadar güçlü değillerdi, bu yüzden Rea’nın neden bu kadar kendine güvendiğini bilmiyorlardı.
Rea başka bir şey söylemeden elini kaldırdı.
Aniden yerden devasa bir yılan çıktı, binanın bütün katlarını yıktı ve en sonunda binadan dışarı çıkarak onları yutmaya çalıştı.
“!!!”
Yorum