Grup, sonunda Kyrintor Dağları'ndaki Üçüncü Şövalyelik Zirvesine varmadan önce iki gün daha yolculuk yaptı. Yol boyunca zirveyi çevreleyen binlerce çadır gördüler ve bu da bunun gerçekten de Kuzey Kabilesi'nin özel bir toplantısı olduğunu kanıtlıyordu.
William'la yüz yüze geldikten sonra Cadell başka bir şey yapmaya çalışmadı. Kendi meseleleriyle ilgilenmek üzere onlardan ayrılmadan önce, Hellan Krallığı'nın temsilcilerini gönülsüzce Büyük Şeflerinin yaşadığı Büyük Konut'a götürdü.
Gelenek gereği, Şef'in görevlisi onları, Büyük Şef'in onları beklediği kabul salonuna götürdü. Sağında en büyük oğlu Liam, solunda ise en küçük torunu Brianna oturuyordu.
Küçük kız oldukça sevimliydi ve William'a ve Hellan Krallığı'nın diğer temsilcilerine meraklı bir bakışla baktı. Onlara gülümsedi ama özel günlerde tam bir asil hanımefendi gibi yerinde oturmaya devam etti.
Kuzey Kabilelerinin Büyük Şefinin adı Evander Zeke idi. Babası görevinden ayrıldıktan sonra Evander, Kabileleri iyi bir şekilde yönetti. Onlara uzun yıllar boyunca refah ve mutluluk getirdi ve diğer tüm kabile liderleri onun işleri yönetme tarzından çok memnundu.
Halkı tarafından da bu yüzden seviliyordu.
Artık ikinci oğlu bir gelin ararken, kabileler İkinci Savaşçı'nın karısı olma şansını yakalamak için toplanıp kendi bölgelerinin en güzel hanımlarını getirdiler. Onların toplumunda sıradan bir adamın bir karısı olabilirken, bir savaşçının dört karısı olabilir.
Bu onların soyunu korumanın bir yoluydu çünkü savaşçıların hayatları özellikle savaş zamanlarında çok tahmin edilemezdi. Ölme olasılıkları yüksek olduğundan Kabileler, Kyrintor Dağları'nın cesur savaşçıları olarak miraslarını korumak için birden fazla eşe sahip olmanın gerekli olduğu konusunda anlaşmışlardı.
Sör Jerkins, kendilerine sağlanan mindere oturmadan önce Büyük Reis'e saygılı bir selam verdi. William ve diğerleri de Büyükelçinin saygılı selamını takip ederek oturdular.
Büyük Şef Evander gülümseyerek “Uzaktan gelen konuklar, sizi Şövalyeliğin Üçüncü Zirvesine davet ediyorum” dedi. “İki gün sonra kabilelerimiz özel bir kutlama yapacak. Lütfen kalın ve kutlamaların tadını çıkarın. Geliş amacınıza gelince, sanırım bunun ne olduğu hakkında bir fikrim var.”
Kabilelerin Büyük Şefi, Sör Jerkins'e ciddi bir ifade vermeden önce durakladı. “İkinci oğlum gelinlerini seçtikten bir gün sonra görüşmelerimizi yapacağız. Bu özel günün hazırlıklarıyla oldukça meşgulüm ve sizi ve geliş amacınızı eğlendirmeye vaktim yok.”
Sör Jerkins şefe nazik bir şekilde başını salladı: “Büyük Şefin ve halkının misafirperverliğini deneyimlemeye fazlasıyla hazırız. Ekselansları zaten kararnamenizi yayınladığından, doğal olarak itaat edeceğiz ve siyasetle ilgili hiçbir şeyi tartışmayacağız.
Büyük Şef Evander, Jerkins'e başıyla onay verdi. “Sizinle konuşmak her zaman bir zevktir, Sör Jerkins.”
Büyükelçi, “Siz de Ekselansları” diye yanıtladı.
Büyük Şef ile görüşmeleri burada sona erdi ve kendileri için hazırlanan misafir odalarına götürüldüler. Wendy ve Amelia şu anda William'ın nişanlılarıydı, dolayısıyla üçü aynı odayı paylaşıyordu.
Görevlinin odasından çıkmasından beş dakika sonra sevimli bir kız gizlice odalarına girdi ve aceleyle kapıyı arkasından kapattı.
Parlak ve berrak gri gözleri misafirlerine bir beklenti duygusuyla baktı.
“Hiçbiriniz Ernest'i tanıyor mu?” Büyük Şef'in en küçük torunu Brianna yüzünde masum bir gülümsemeyle sordu. Daha sonra kayıtsız bir şekilde bir oturma minderinin üzerine oturdu ve gözlerini William'ın yakışıklı yüzüne kilitledi.
“Prens Ernest'ten mi bahsediyorsun?” William geri sordu.
Küçük loli, William'ın sorusunu kabul ederek başını salladı. William'a beklentiyle bakarken yüzündeki gülümseme genişledi.
“O nasıl?” Brianna sordu. “Beni düşünüyor mu?”
Brianna'nın bakışı o kadar saf ve masumdu ki William kalbinin eridiğini hissetti. Daha sonra saklama yüzüğünden mühürlü bir parşömen çıkardı ve bunu Hellan Krallığının En Genç Prensi'nin iyi bir arkadaşı gibi görünen kıza verdi.
Prens, Kuzey Bölgelerine gitmeden önce William'a bir mektup verdi. Prens, William'ın onu bizzat Büyük Şef'in en küçük torununa vermesi gerektiğini söyledi. Ayrıca Şövalye Komutanı'nın mektubu kendisine ilettiği sırada orada başka kimsenin bulunmamasını sağlaması gerektiğini de sözlerine ekledi.
Çocuk parşömeni ona uzattığında Brianna parşömeni William'ın elinden kaptı adeta. Hemen mührü kırdı ve mektubun içeriğini okumaya başladı. William, Wendy ve Amelia, küçük kızın sanki hoşlandığı kişi tarafından kendisine verilen bir mektubu okuyormuş gibi koltuğunda kıvranmasını keyifle izlediler.
Zaman zaman misafir odasındaki havayı neşelendiren küçük kıkırdamalar çıkarıyordu. Küçük loli parşömeni yavaşça yuvarlayıp kendi saklama halkasına yerleştirmeden önce birkaç dakika geçti.
Briana, William'a, yoğunluğundan dolayı Yarı-Elf'in neredeyse bakışlarını kaçırmasına neden olacak bir hayranlık bakışıyla baktı.
Briana, “Ernest, senin Hellan Krallığı'ndaki en genç Şövalye Komutanı olduğunu söyledi” dedi. “Bu doğru mu?”
“Krallığın sadece en genci değil, aynı zamanda en yakışıklı Şövalye Komutanı,” diye yanıtladı William yüzünde kendini beğenmiş bir gülümsemeyle.
“Küçük Ernie beni senin narsisizmin konusunda uyardı ama görmek inanmaktır.” Brianna kıkırdadı. “Evet, sen gerçekten çok yakışıklısın ama Küçük Ernie'ye birkaç yıl ver, o senden daha yakışıklı olacaktır.”
“İmkansız!”
“İmkansız değil!”
“O küçük karides benimle nasıl karşılaştırılabilir? Bak ne kadar harikayım. Onu hala saçını uzatmamış o küçük veletle karşılaştır ve bana yakışıklılığımı aşabilir mi söyle,” William kibirli bir şekilde başını kaldırdı. “Prens Ernest'e yüz yıl verseniz bile o benim yakışıklılığımın seviyesine ulaşamaz.”
“Hayır! Küçük Ernie birkaç yıl sonra daha yakışıklı olacak!” Brianna aynı fikirde değildi. “Gelecekteki kocam en iyisidir!”
“Tsk, aşkın kör olduğunu söylerken bunu mu kastediyorlar?” William mırıldandı. “Tamam. Küçük Loli ile tartışmayacağım. Buna değmez.”
William'ın yanında oturan Wendy ve Amelia aynı anda kıkırdadılar. Komutanlarının sadece genç kızla dalga geçtiğini biliyorlardı, ancak Büyük Şef'in en küçük torununun karşı koyabilmesi ve narsist Yarı-Elf'i onun yerine koyabilmesi yine de eğlenceliydi.
Brianna boğazını temizlerken gözleri keskinleşti. “Söyleyin bana, hepiniz Kuzey Kabilelerinden müttefikiniz olmalarını istemek için mi buradasınız?”
Sevimli yüzü kayboldu ve yerini yaşına uymayan ciddi bir ifade aldı.
Yorum