Maksimum Seviye Oyuncunun 100. Gerilemesi Novel Oku
“Merhaba, Bay Ryu Min. Yoksa size Prophet mi demeliyim? Hangisini tercih edersiniz?”
Christine'in sözleri üzerine Ryu Min omuzlarını silkti.
“Hangisiyle rahat ediyorsanız.”
“Konuşmak için bir dakikanız var mı? Aslında bir dakika değil, biraz daha uzun.”
“Evet. Lütfen otur, Christine.”
Ryu Min'in izniyle Christine onun karşısına oturdu.
Jeffrey sanki orayı koruyormuş gibi yanlarında duruyordu.
Ryu Min'in bakışları doğal olarak ona doğru döndü.
“Sen de oturmayacak mısın?”
“Ayakta durmam sorun değil.”
Jeffrey sert bir şekilde konuştu ama Christine kaşını kaldırdı ve ona belli belirsiz bir imada bulundu.
'Jeffrey? Peygamber'i rahatsız etmemeye karar vermemiş miydik?'
Bakışlarındaki imayı okuyan Jeffrey boğazını temizledi ve kendini düzeltti.
“Uygunsa oturayım.”
“Elbette. Lütfen rahatınıza bakın. Tetikte olmanıza gerek yok.”
Ryu Min güven verici bir şekilde gülümsedi, ancak Jeffrey'nin ifadesi hala sertti.
Doğal olarak başkalarının yanında pek gülümsemeyen biriydi.
Belki de ortamın garipleştiğini düşünen Christine, hemen Jeffrey'i tanıştırdı.
“Bu Jeffrey, sinagogumuzun diyakozu. Neredeyse aileden biri, çocukluğumdan beri babamla birlikte.”
“Böylece.”
Ryu Min onu çoktan tanımıştı.
Son seferinde Nathan'ın emriyle onu takip eden suikastçı.
“İlk defa tanıştığımıza memnun oldum. Benim adım Ryu Min.”
Aslında ilk görüşmeleri değildi ama bilerek elini uzatmıştı.
Tepkiyi ölçmek istiyordu ama Jeffrey, hiç beklemediği bir anda, rahatsız bir ifadeyle elini sıktı.
“Jeffrey.”
'Rahatsız olduğuna göre, herhalde vicdanı vardır.'
İçini yokladığımda hiç de kötü bir insan gibi görünmüyordu.
Christine'e karşı hissettiği duygular her şeyden önce beklenmedik şeylerdi ama bundan bahsetmedi.
Ryu Min de buradaki havayı bozmak istemiyordu.
“Seni Kore'ye getiren ne, Christine? Belki de Başkan Ma ile bir buluşma?”
“Aslında fena olmazdı ama seni görmeye geldim, Ryu Min.”
“Ben?”
“Daha önce bahsetmiştin, değil mi? 11. rauntta tehlikede olacağımı.”
Christine ciddi bir ifadeyle sordu.
“Bunun hakkında daha fazlasını duymak istiyorum. Bana anlatabilir misin?”
“Hmm.”
Ryu Min kasıtlı olarak düşünceli bir ifade takındı.
Şu anda Peygamber olarak, neredeyse mutlak bir üstünlük konumundaydı.
Eğer onları bekletirse, daha da fazla endişelenmeye başlayacaklardı.
Nitekim Christine ona endişeyle baktı ve sonunda dayanamadı.
“Karşılığında hiçbir şey teklif etmeden dinleyeceğimi söylemiyorum. Kehanet için yeterince ödeme yapacağım......”
“Ödeme yapmanıza gerek yok.”
Ryu Min kehanetleri bedavaya dinleyebileceğini umuyordu.
Onun için bu borcu kalbinde taşıması daha iyi olurdu.
“İnsan hayatını ilgilendiren bir konu pazarlık konusu olamaz.”
“Ah... O zaman...”
“Sana anlatacağım. Özellikle ne olacağını. Daha önce daha fazla ayrıntıya girmekten çekindim, geleceği etkileyebileceğini düşündüm, ama şimdi biraz paylaşmanın sorun olmayacağını düşünüyorum.”
Ryu Min, Christine'in istediği detayları anlattı.
“11. tur görevi hakkında bir bilgim yok. Ancak gördüğüm sahnelere dayanarak, Christine, varlığını kabul etmeyi reddeden bir grup sana zarar vermeye çalışacak.”
“Hangi şekilde?”
“Söylemesi zor. Diyelim ki hayatınız tehlikede olacak.”
“Tehlikede olmam, kurtulma şansım olduğu anlamına mı geliyor?”
“Evet. Daha önce de söylediğim gibi, sizi kurtarmak için bir kurtarıcı çıkacak.”
“Kim bu?”
Ryu Min sessizce başını salladı.
Ma Kyung-rok'un önünde Kara Tırpan'ın onu kurtaracağını söyleyemezdi.
Kıskanç olacağı belliydi.
“Sana söyleyemem. Sadece bir isim anmak bile geleceği değiştirebilir. Kurtarılamayabilirsin ve ölebilirsin.”
“...”
“Kesin olan şu ki, o zaman sizi kurtaracak kişiyi inkar etmemelisiniz.”
“Ona tutunmalı mıyım?”
“Olumsuz bir şekilde ifade ederseniz, evet. Olumlu bir şekilde ifade ederseniz, o bağlantıyı sürdürün. O şansı kaçırırsanız, zar zor kurtardığınız hayat 15. raunttan önce sona erecektir. Size söyleyebileceğim tek şey bu.”
“Hmm...”
Christine düşünceli bir tavır takındı.
'11. turda beni tanımayan bir grup tarafından saldırıya uğramak mı?'
Böyle bir facianın yaşanacağını kim tahmin edebilirdi?
“Bana tehdit oluşturan grubun kim olduğunu söyleyemez misin?”
“Hayır. Gördüğüm sahnelere dayanarak söyleyemem.”
Christine'in yüzünde pişmanlık belirdi.
'Tehdit oluşturan grubun kim olduğunu bilmek güzel olurdu...'
Neyse ki parlak zırhlı bir şövalye gibi onu kurtaracak biri çıkacaktır, ama mümkünse tehlikeyi önceden ortadan kaldırmak daha iyi olacaktır.
'Ah, yoksa geleceğin kendiliğinden akmasına izin mi vermeliyim ki, o kurtarıcıyla bağlantı kurabileyim?'
Tehlikeye bilerek göğüs gererken bir can simidi beklemek mi?
Ne olacağını bilmek, hatırı sayılır bir cesaret gerektirir.
“Çok fazla endişelenme Christine. Sadece işlerin kendi akışına gitmesine izin ver.”
“Ancak...”
“Henüz gerçekleşmemiş bir gelecek hakkında endişelenmek olabilecek en yararsız şeydir. Belki de gelecek tahminim yanlış olacaktır. Gelecek, şimdiye bağlı olarak an be an değişir.”
“...”
“Bu yüzden çok fazla endişelenmiyorum. Bunu sadece bir uyarı olarak düşünün. 11. raundun ne gibi tehlikeler getirebileceği konusunda endişelenmektense bir sonraki raundu atlatmak daha önemlidir.”
Christine, endişelenmenin aptalca olduğunu kabul edercesine başını salladı.
Henüz olmamış bir şey için neden endişelenelim ki?
Şu an için.
“Madem konu açılmış, 9.tur görevinden bahsedeyim.”
Bu sözler üzerine Ma Kyung-rok, Christine ve Jeffrey'nin dikkati Ryu Min'e yöneldi.
Bir sonraki turla ilgili bilgi tam da istedikleri gibiydi.
Şu anda şu romanları çeviriyorum: Beni Al! | Savaşta Oyuncu Olarak Uyanan Bir Cephe Askeri! | Maksimum Seviye Oyuncusunun 100. Gerilemesi. Beni desteklemek ve daha fazla bölüm okumak istiyorsanız lütfen Patreon'uma abone olun!
Yorum