Kara Büyücünün Dönüşü Novel
Çevirmen: Rin Fenrir
Eşyaları efsunlamak için Kara büyü kullanıldığında, eşyanın kullanılan orijinal efsunlamanın bir ila iki seviye üzerinde efsunlanmasını sağlardı. Kara büyüyü bu kadar harika yapan şey buydu, ancak bu bir kumardı ve belki de büyünün doğasını nispeten bağımlılık yapıcı kılan şey de bu kumardı.
Kumar, eşyanın üzerine ne tür bir lanetin yerleştirileceğiydi. Lanet türleri de çeşitlilik gösteriyordu. Her zaman vücudu etkileyecek bir şey değildi, ancak eldivenlere yerleştirilen gibi koşullar olabilirdi.
Kullanılacak bir eşya kişinin konuşma yeteneğini elinden alabilirdi; belki de inanılmaz derecede güçlü bir eşya her kullandığınızda bir hissi ortadan kaldırırdı. Mühürlü lanet aynı zamanda Simyon’un eşyasını almak için katlanmak zorunda kaldığı büyük bir çileydi. Eşyanın üzerine ne tür lanetler yerleştirileceğini kimse tahmin edemezdi.
Raze, Dame’a etkileri anlatmaya başladı; ona önce iyi haberi verdi, neler yapabileceğini anlattı ve Dame heyecanla doldu.
“Bu mükemmel, daha önce silahların böyle bir şey yaptığını hiç duymamıştım. Bu neredeyse kutsal bir eşya gibi!” Dame eldivenleri takıp hemen denemek için sabırsızlandığını söyledi.
Eşyanın verdiği etkilerden dolayı, bunun sadece şimdi değil, gelecekte de bir Pagna savaşçısı olarak güçlendikçe işine yarayacak bir şey olacağını biliyordu. Elbette, içinde ne kadar güçlü Qi varsa, o kadar güçlü patlamalar ve çok daha fazlasını üretebilirdi. Bu becerilerden kimseye bahsetmemesi en iyisiydi; aksi takdirde, neredeyse herkes, hatta kendi klanı bile onları ele geçirmeye çalışacaktı.
“Bekle!” Raze elini eşyaların üzerine uzatarak Dame’ın onlara dokunmasını engelledi. “Daha önce ne dediğimi hatırlıyorsun, bunun büyük bir bedeli olduğunu.”
Dame bir an durakladı. ‘Benden daha fazla ücret alacağını mı söylüyor? İstediği şeyi zaten verdim, ama sanırım karşılığında aldığım şey hayal ettiğimden daha fazlası, bu yüzden ona daha fazlasını vermem adil olur.
“Bana ne istediğini söyle,” dedi Dame, artık sadece eldivenleri takmak istiyordu.
“Bu eldivenleri takarsan seni lanetlerler,” diye açıkladı Raze. “Lanet… her ne kadar sana daha önce bahsettiğim güçleri elde edecek olsan da, eğer bir daha cinsel aktivitelerde bulunursan, kazandığın tüm güçleri kaybedeceğini söylüyor.”
Dame o anda olduğu yerde durdu; çenesinin alt kısmı açık kalmıştı. Birdenbire, önündeki değerli eşya artık o kadar da değerli görünmüyordu.
“Seni babam falan mı gönderdi?” Dame sonunda sordu.
“Pardon?” Raze kafası karışmış bir halde, “Pardon?” dedi.
“Belli ki baban tarafından gönderilmemiş,” diye yorumladı Fixteen. “Ama neden böyle düşündüğünü anlayabiliyorum. Görüyorsun ya Kara Büyücü, bu adam bu yüzden inanılmaz bir çapkın olarak tanınıyor. Babası, hayır, tüm ailesi ona pek iyi gözle bakmıyor.
“Geçmişte onu düzeltmeye çalışan pek çok kişi oldu ama sonunda pes ettiler. Bu yüzden fikrini söylediği için onu affedin.”
Fixteen’in bu sözleri söylediğini duyduktan sonra, böyle bir şey düşünmenin ne kadar saçma olduğunu anladı. Fixteen’in onu gücendirmek için böyle sözler söylediğinden emindi.
Dame eğilerek, “Bağışlayın beni,” dedi. “Ama söyledikleriniz doğru mu? Yani, nasıl olabilir, bir eşya cinsel faaliyette bulunup bulunmayacağımı nasıl bilebilir? Ve bir öpücük, bir sarılma ve biraz da altın gibi bir şey sayılır mı-”
“Erm!” Fixteen, Dame’ın daha fazla konuşmasını engellemek için boğazını oldukça yüksek sesle temizledi. Hâlâ şokta olduğu her halinden belliydi.
“Ben ciddiyim,” diye cevap verdi Raze. “Böyle bir şey hakkında yalan söylemem ve bunu denemekte özgür olsan da, laneti etkinleştirirsen silah bir daha asla aynı şekilde çalışmaz. Aynı büyüyü yapsam bile, etkileri bundan daha az olabilir.”
Dame’ın içinde bu savaşı kazanma arzusu mu yoksa dilediğini yapmakta özgür olma ve kendini memnun etme arzusu mu savaşıyordu.
“Sanırım en kötü ihtimalle Beatrix’le olan savaş bitene kadar kendimi kontrol etmem gerekecek.”
Dame yanından geçip eldivenleri aldı; kararlılıkla her iki eline de yerleştirdi ve üzerine bir zen halinin geldiğini hissedebiliyordu.
Dame, “Işık hizbinden olanların bunu sık sık yaptığını duyuyorum, yani onlar yapabiliyorsa ben de yapabilirim,” dedi.
Fixteen bu cesur görüntüye bakarak sadece başını sallıyordu. ‘Bu aptal adam gerçekten de sadece birkaç günlüğüne kendini kontrol edemiyor mu? Sanki eski bir keşişe dönüşmüş gibi davranıyor.
Dame ve Fixteen hapları istemek için gereken malzemeleri almak üzere oradan ayrılmış ve kısa süre sonra Kara Büyücü’nün yanına dönmüşlerdi. Raze’in yaptığı ilk şey bir mana iksiri almak oldu, zira büyü onu oldukça yormuştu.
Bundan sonra Dame uzun süre kalamayacağını söyledi. Beatrix’e karşı iyi kullanabilmek için yeni silahı ve kullanımları üzerinde pratik yapmak istiyordu. Daha sonra yarın haplar için geri dönecek ve Beatrix’i alt etmek için küçük ordusuyla buluşacaktı.
Döndüklerinde Raze büyü üstüne büyü yapmak için işe koyuldu. Ona sadece 55 güç taşı verilmişti. Bu yüzden Dame ile birlikte savaşa gidecek olan 50 adam için 50 hap yapmaya karar vermişti. Diğer beşini ise kendisi için iksir olarak kullanacak, büyü yapmak üzere manasını geri kazanacaktı. Farklı iksirlerin bir karışımını yaptı ama çoğunlukla Lanetli nadir Mana iksirlerine bağlı kaldı.
Sonunda işi bittiğinde Raze neredeyse yatağına yığılıp uzanacaktı.
“Sonunda bitirdim!” dedi Raze. “Çok yoruldum ve kafam bile zihinsel olarak oldukça yorulmaya başladı. Beni şaşırtan şey, bu bedenin mana hastalığına yakalanmadan düşündüğümden daha fazla mana iksiri tüketebilmesi oldu. Acaba bedenim büyümeye devam eder ve daha yüksek aşamalara ulaşırsam, bu benim için daha az sorun olacak mı?”
Raze tüm hapları bir arada bir şişeye koyduktan sonra şişeyi cübbesinin içine yerleştirdi. İksir şişelerine kıyasla Qi haplarını taşımak çok daha kolaydı.
“Ne kadar çok yapılırsa yapılsın, büyülemenin nitelik puanlarını artırmaması çok yazık. Bu, fabrika işi kadar zahmetli.”
Hapları bir kenara koyan Raze biraz uyumaya karar vermişti. Ertesi gün geldiğinde tamamen dinlenmişti. Dame, Raze’e hapları hazırlaması için zaman tanımak amacıyla büyük olasılıkla akşam geleceğini söylemişti ama işinin çabucak biteceğinden habersizdi.
“Aynı büyüyü tekrar tekrar yaptığıma göre, büyü çemberini değiştirmeye gerek yok,” diye düşündü Raze. “Sanırım Dame’ın bana verdiği yetenekleri öğrenmek için zamanım var. Sadece zengin olup nüfuz sahibi olamam; aynı zamanda güç sahibi de olmalıyım.”
Aynı gün, Neverfall klanındaki pek çok mağaradan birinde antrenman yapıyorduk. Dame eldivenleri takmıştı. Tüm mağara neredeyse eskisinin iki katı kadar büyümüştü ve bunun tek sebebi elindeki yeni silahlardı.
“Şu Kara Büyücü, ilk başta onunla birlikte dünyayı değiştirebileceğimi düşünmüştüm ama sanırım bu dünyayı tek başına değiştirebilecek güce sahip,” dedi Dame yüksek sesle.
“Sanırım bu silahları sevdiğin anlamına geliyor,” dedi Fixteen. “Kara Büyücü iyi bir insana benziyor.”
“Öyle mi düşünüyorsun?” Dame cevap verdi. “Bazen gözlerindeki bakışa bakılırsa, onun pek de iyi bir insan olduğunu sanmıyorum. Yani o adamın kafasını patlattığını unuttun mu?”
Fixteen’in yanakları biraz kızardı.
“Çoğu Pagna savaşçısı gibi o da önce kendini düşünen biri. Bunun kötü bir şey olduğunu düşünmüyorum ama bir düşünün. Eğer bu kadar güçlü silahları vermeye hazırsa, o zaman vermek istemediği hangi silahları var? Ne yaparsak yapalım, muhtemelen asla onun kötü tarafına geçmemeliyiz.”
“Ama Kızıl Baston onu istemiyor mu? Alba’ya karşı çıkmaya istekli misin?” Fixteen sordu.
O anda Dame yenilmiş hissetti; ona ve klanlarına karşı çıkma şansı yoktu, en azından kendi gücüyle.
“O zaman bu ikisini ne kadar süre ayrı tutabileceğimizi görmemiz gerekecek.”
Yorum