Kara Büyücünün Dönüşü Novel
Çevirmen: Rin Fenrir
Dame’in ortadan kaybolmasıyla birlikte Raze artık onun malzemelerle ya da en azından malzemeleri satın alacak parayla dönmesini bekliyordu. Onlar birkaç şey alırken, o da büyüye yatkınlığı olan eşyalar aramaya devam edecekti.
Raze’in bulduğu heykeli büyülememeye karar vermesinin nedenlerinden biri de buydu. Yaptığı işin karşılığını alırsa, heykeli büyülemek için 2. seviye bir güç taşı kullanabilir ve böylece daha büyük bir etki yaratabilirdi.
Yine de Raze öylece oturup hiçbir şey yapmayacak değildi; burada olmasının bir sebebi vardı ve o da gücünü arttırmaktı. Günlük rutinine başlamaya hazırdı ve kara büyü özelliğini arttırmak için Karanlık öz xiulian tekniğini kullanıyordu.
Yere bağdaş kurmuş otururken, aklına bir düşünce gelene kadar hazırdı.
‘Bekle, Akademi’de büyüme çok fazla güvenemeyeceğim, özellikle de diğerlerinin gözleri üzerimdeyse. Pagna savaşçı becerilerime odaklanmam benim için daha iyi olur.
‘Eğer durum buysa, bunun yerine Şeytani hizip xiulian tekniğine odaklanmalıyım. Yaşam ve ölüm döngüsü.
Bu xiulian tekniği, birçok yaşamın başladığı veya birçok yaşamın sona erdiği bir alanda kullanılabilecek en iyi tekniklerden biriydi. Teorik olarak, Raze bu tekniği yaratan grubun kendi bölgesinde kullanılmasının en iyisi olduğuna inanıyordu, bu yüzden şimdi denemekten daha iyi bir zaman olamazdı diye düşündü.
Oturan Raze kitabın içeriğini tekrar düşündü. Büyü ile ilgili aldığı tüm eğitimlerden dolayı, oldukça hızlı öğrenen biriydi çünkü büyü, şimdiye kadar öğrendiği xiulian tekniklerinden çok daha karmaşıktı. Önemli noktaları hatırlamak ve hareketlerin üzerinden geçmek onun için kolaydı. Gözleri kapalıyken, anında konsantre olabiliyordu. Çevredeki bölgelerde doğmuş olan tüm yaşamları hissedebiliyordu. Odalardaki tüm doğumları, etraftaki mutluluğu hayal ettiğinde, Raze enerjinin Dantian’ına girdiğini ve onu eskisinden daha güçlü olmaya ittiğini hissedebildiği için oldukça büyük bir miktardı.
“Burada çok fazla enerji var, tüm bunlarla ikinci aşama bir savaşçı olabilir miyim, hem de bu kadar çabuk?
Ancak xiulian uygulama tekniğinde, kişi sadece döngünün ilk kısmını düşünmek zorunda değildi; her iki kısımdan da enerji toplaması gerekiyordu. Ve ölüm döngüsüne gelindiğinde, garip bir şey meydana gelmeye başladı.
“Tüm bu gürültü de ne?
Etrafında uzaklardan gelen çığlık sesleri duyuluyordu. Bunlar normal çığlıklar değildi, sanki bir insan acı çekiyormuş gibi çığlıklardı.
Enerji şimdi hızla midesine giriyordu ve neredeyse ezici bir his veriyordu, midesi patlamaya hazır gibiydi ve kafasında büyük miktarda ağrı hissediyordu. Gözleri kapalıyken, kafasında canlandırdığı görüntüler, hayal ettiği şeyler gerçek gibi gelmeye başlamıştı. Neredeyse bir rüya gibi olan belirsiz görüntüler somutlaşıyordu. Bir an için yeniden başka bir dünyaya geçiş yapmış olabileceğini düşündü. Tenindeki ısıyı, etrafındaki sesleri ve hatta aşağıda ne olduğunu hissedebiliyordu.
Bedeni bir savaş alanındaydı. Herkese kıyasla daha yüksekteydi, her şeyi görebiliyordu ama nerede olduğuna gelince, bir tepenin üzerinde oturuyordu ama bu tepe ölü yığınından yapılmıştı.
Alan kırık kılıçlar ve silahlarla doluydu, ölü bedenlerde taze yaralar vardı ve yoğun bir demir kokusu vardı.
‘Bütün bunlar da ne? İnşa edilmeden önceki şeytani hizip bu mu? Geçmişte kaybedilen hayatların hepsi bu mu? diye düşündü Raze.
Enerji hâlâ içine akıyordu ve bunu durdurması, tüm bu olanları durdurmaya çalışması gerektiğini hissediyordu. Bu trans benzeri durumun çok derinlerindeydi. Gözlerini tekrar kapatırken, bu durumdan kurtulmaya çalıştı.
Sonra yanağına bir şeyin sürtündüğünü, hafifçe kaydığını hissetti. Dokunuş soğuktu.
Raze gözlerini açarak bunun ne olduğuna baktı, odayı göreceğini ya da o anda hayal ettiği görüntüden kurtulacağını düşünüyordu. Gerçek odada kendisine dokunan birini yakalamak için. Bunun yerine, kafasındaki görüntüyü sanki gerçekten oradaymış gibi görebiliyordu.
Sırılsıklam olmuş cesetlerin arasındaki boşluktan uzanan uzun bir kol görünüyordu. Soluk ve inceydi, neredeyse sadece kemikten ibaretti ama görünür bir derisi vardı. Elinin tamamı kırmızı kana boyanmıştı ve Raze’in yüzünde izleri kalmıştı. Yerden çıkmıştı ve sürekli olarak onu nazikçe okşuyordu.
“Ah… sende ondan bile daha güçlü bir arzu var… Senden hoşlanıyorum. Ses fısıldadı.
Raze hareket etmek istedi, soğuk eli yüzünden çekmek istedi ama işe yaramadı.
“Neden içinde bu kadar çok öfke var ve neden bu kadar çok hayat gördün! Senden gerçekten hoşlanıyorum. Ses, insanın ensesindeki tüyleri diken diken eden uğursuz bir fısıltıydı.
“Sanırım, o zaman seni alacağım ve istediğimi elde etmene yardım edeceğim!
Birdenbire havadan ikinci bir kanlı el belirdi ve Raze’in yüzünün diğer tarafını okşamaya başladı ama bunu yapamadan Raze tamamen kara büyüyle kaplı sağ kolunu kaldırdı.
“İnsanların bana dokunmasından hoşlanmıyorum, buna ellerini bile yıkamamış lanet bir ruh da dahil!” Eli itip yana fırlatan Raze, büyüyü tekrar avucunun içinde topladı.
“Karanlık darbe!” Enerji ışını eli ve ceset yığınını delip geçti ve etrafındaki tüm dünya paramparça olmaya başladı. Parçalanıyor ve yok oluyordu ama sesin söyleyecek son bir sözü vardı.
“Oh… Şimdi senden gerçekten hoşlanıyorum.” Fısıldadı.
Gözlerini birkaç kez kırpıştıran Raze tekrar odaya, hana döndüğünü görebiliyordu ama büyük bir değişiklik olmuştu çünkü altındaki döşeme tahtalarında aşağıdaki restorana doğru dev bir delik açılmıştı.
“AHHHH!”
“Hâlâ o çığlıkları mı duyuyorum?” Raze düşündü.
Yine de zihnindeki çığlıklar değildi; aşağıdan gelen çığlıklardı. Karanlık darbe darbesi zemini delip geçmiş ve aşağıya isabet etmişti. İçkisini yudumlayan bir insana isabet etmişti. Masanın üzerinde ölü gibi yatan adamın kafasının tepesinde bir delik açılmıştı.
“Ah, Kahretsin,” dedi Raze kendi kendine, az önce hafifçe üşüyen yanağına dokunmaya giderken.
Yavaşça ellerini çekti ve belli belirsiz kırmızıyla kaplanmış parmaklarına baktı.
Yorum