Benim Vampir Sistemim Novel
Bölüm 334 1..2..3..4..5..6
Quinn, Nate ve askeri desteklemek için orada bulunanlar dışında. Maçına bakan çok fazla kişi yoktu. “Yedek” kelimesini duyduklarında, bunun bir iş olduğunu düşünüyorlardı. Kimse onları bu şekilde hissettikleri için suçlayamazdı. Önceki yıllarda, bir yedek sahneye çıktığında, maç genellikle oldukça hızlı bir şekilde biterdi.
Kabinin içi için de aynı şey geçerliydi, çünkü belki de geçen sefer yakalayamadıkları diğer olası dövüşlere bakmaya karar verdiler. Jack'in bakışları bile diğerlerine doğru kaymıştı. Hızlı gölgelerin oluşup kaybolduğunu gören tek kişi Owen'dı.
'Beni daha da şaşırtıyorsun. Bir yeteneğin olduğu ortaya çıktı. Bunu ordudan bu kadar uzun süre nasıl saklayabildin?' dedi Owen. 'Daha da önemlisi, neden saklayasın ki?'
Diğerlerinin dikkati Quinn'in savaştığı platforma döndüğünde, daha önce giymediği bir canavar kıyafeti giydiğini görünce şaşırdılar.
“Bir şey mi kaçırdım?” dedi Burnie şaşkınlıkla.
“Beşinci arenadan mı bahsediyorsun?” diye cevapladı Mona. “Ben de onun üzerinde canavar teçhizatı olmadığından emindim.”
Owen, olanları tek gören kişinin kendisi olduğunu bilerek, küçük bir kız çocuğu gibi köşede kıkırdamaya başladı.
“Beşinci arenada gerçekleşecek dövüşe dair küçük bir bahis oynamaya ne dersiniz?” dedi Owen, başının üstünde yelpazesini sallayarak. Rüzgar, bir şekilde yüzüne düşmeyen uzun kıvırcık saçlarını hareket ettiriyordu.
“Graylash,” dedi Oscar. “Bunun kurallara aykırı olduğunu biliyorsun.”
“Aptal olma,” diye cevapladı Owen. “Tamam, eğer gerçekten bu kadar ekşi bir üzüm olmak istiyorsan, o zaman hiçbir şeye bahse girmemize gerek yok.”
“Ne anlamı var?” diye araya girdi Mona. “Bizim bilmediğimiz bir şeyi bilmiyorsanız, açık bir kazanan var mı?”
Owen aslında pek bir şey bilmiyordu ama sanki işaretler ona bu çocuğun özel olduğunu söylüyordu. Onlara kıyasla bildiği birkaç şey vardı. Güçlü Blade ailesiyle arkadaştı, Block Block oyununu beşinci seviyeden sonra geçebilmişti ve sonunda ordudan gizlenmiş bir yeteneği vardı. Bunların hepsi Owen'ın Lanetli Çocuk adlı çocuğun kazanacağından emin olmasının sebebiydi.
“Hepiniz Bayan Bree'nin söylediklerine katılıyor musunuz?” diye sordu Owen.
Odadaki herkes sessiz kaldı. Sağduyu onlara bunun mümkün olmadığını söyledi ve yine Graylash'in drama yaratmaya çalıştığını hissettiler.
“O zaman sessizliğinizi evet olarak kabul edeceğim. Hepiniz bana karşısınız, eğer Lanetli Çocuk dövüşü kazanırsa, o zaman öğrencilere davet mektupları gönderirken ilk seçimi ben alırım. Eğer kaybedersem, o zaman geriye kalanı ben almak zorunda kalacağım.”
“Anlaştık!” dedi Burnie neşeyle. Ona aptalca bir teklif gibi geldi ve aynı zamanda kibirli yeni genç efendiye üstünlük kurması için bir şanstı.
'Bunu onun suratına çarpabilirim.'
Diğerleri özel bir şey olacağına inanmasa da, bahsin yaptığı şey, kulübedeki herkesin gözlerinin artık Quinn'in dövüşünü takip etmesini sağlamaktı, diğerlerini değil. Sadece Graylash'ın bir şeyler görebilme ihtimaline karşı.
Quinn, önündeki rakibine dikkatlice baktığında öğrencinin sekizinci seviye olduğunu görebildi. Neyse ki aynı zamanda birinci sınıf öğrencisiydi, bu da onun bir ruh silahına sahip olması konusunda endişelenmesine gerek olmadığı anlamına geliyordu.
'Öğrenciler büyük ihtimalle orijinaldi o zaman. İlk dövüş partisini göremedim çünkü o sırada Cia ile uğraşmakla çok meşguldüm. Yeteneğinin ne olduğunu öğrenene kadar dikkatli olmam gerekiyor.'
Bu Quinn'in ilk dövüşüydü, sahnesiydi ve bu kadar aceleci davranmayacaktı. Belki farklı bir performans sergilerdi ama Vorden ile daha önce yaptığı dövüş ona yerini göstermişti. Hâlâ mevcut gölgesinden çok daha güçlü güçleri ve yetenekleri vardı.
Her zaman onu her şeyden koruyamazdı.
Çarpanı daha yakından incelediğinde, yüksek seviyede bir canavar ekipmanı da görebiliyordu. İnceleme becerisini kullanmak, onu daha da parçalamasına olanak sağladı. Baştan ayağa, orta seviye zırhla kaplıydı.
Ve elinde ileri seviyede bir çift hançer. Ayrıca yanında kemerinin üzerinde küçük bıçaklar vardı. Üstünlük sağlamaya çalışan Quinn, yeteneğini bulmayı umarak onun üzerinde de inceleme becerisini kullanmaya çalıştı.
Ancak, sadece soru işaretleri ortaya çıkmıştı. İnceleme becerisi ona hala sadece temel yetenekleri söyleyebiliyordu ve orijinalleri değil.
Rakibinin hala platformun diğer ucunda olduğunu görünce ne yapacağını düşünüyordu.
Kan fışkırması olmadan yumruklarının etkisi azalırdı ve Kan darbesi ve Hilal tekmesi olmadan menzili sınırlıydı. İlk defa, kan güçleri ve gölge güçlerinin birleşiminin ne kadar kullanışlı olduğunu görmeye başlıyordu çünkü saldırı seçenekleri sınırlıydı.
Gölge daha çok bir kalkan ve kan güçlerine destek saldırısı görevi görüyordu ama burada onları kullanamadığı için sınırlıydı.
İki öğrenci birbirlerine bakarak durdular ve sonunda Quinn beklemekten yoruldu.
'Eğer o güçlerini göstermeyecekse, o zaman ben de güçlerimi göstermeye gerek duymam.'
(Rüzgar yürüyüşü)
Botlarındaki yetenek etkinleştirildi ve tüm gücüyle ileri atıldı, bir anda arenanın alanını kaplamayı başarmış gibi görünüyordu. Botlar etkinleştirildiğinde, kullanımda olduklarını gösteren hafif kırmızı bir ışıkla parladı.
“Bu kadar hızlı hareket ediyor. Giydiği ekipman ne kadar iyi?” diye sordu bir öğrenci.
Ancak sadece ekipman değildi, aynı zamanda Quinn'in doğal hızı da onu bu kadar hızlı seyahat ettiren şeydi.
Çarpan, saldırıya hazırlanırken şok olmuş gibi görünüyordu.
Quinn yumruğu olabildiğince çabuk attı, yumruk darbesini almak istiyordu. Yumruk tam rakibinin suratına indi.
'Bu gerçekten sekizinci seviye mi?' diye düşündü Quinn, saldırısının rakibine temiz bir şekilde ulaştığını görünce.
Adamın yüzü yana doğru hareket ettiğinde, Quinn bir şeyler görüp görmediğini görmek için iki kez kontrol etmişti. Çünkü çarpanın arkasında onunla tıpatıp aynı görünen başka bir kişi daha vardı.
Vurulan ilk kişi, siyah bir hava bulutuna dönüştü. Arkasındaki ikinci kişi, hançerini aşağıdan Quinn'in yüzüne doğru savurdu, ancak tepkileri hızlıydı ve Quinn eldivenleri kullanarak ilk saldırıyı ön koluyla engelleyebildi.
Saldırı saptırıldığında dirseğinden yukarı doğru büyük bir çukur oluştu. Hançerlerin eldivenlerinden daha kaliteli olduğu açıktı.
(Dayanıklılık 80/100)
Tekrar saldırmak isteyen Quinn, bacağını fırlattı ve beline bir roundhouse tekmesi attı. Aniden, alttan gelen bir şey zemini süpürerek geldi ve yerde olan diğer bacağına çarptı ve yere düşmesine neden oldu.
Quinn yerden başını kaldırdığında berrak mavi gökyüzünü görebiliyordu, ama aynı zamanda iki kat daha fazlaydı.
İkisi de dört hançerleriyle Quinn'i bıçaklamaya çalışarak aşağı koştular. Beklemedikleri şey Quinn'in çok hızlı olmasıydı. Ellerini görülemeyecek bir hızla hareket ettirerek, her iki bacağını da çekti. Bedenleri yere düştü.
Ayağa kalktığında, bir balta tekmesi attı, birinin karnına tekme attı, geçen seferkiyle aynı şey oldu. Kişi siyah duman çıkarmıştı. Hızla arkasını dönüp diğerine tekme attı ve sonuç aynıydı.
Quinn arenaya bakınca sonunda anladı.
'Bunu anlamalıydım, ismi her şeyi ele veriyordu.' dedi Quinn.
Ortada duran Quinn'in etrafı, tıpatıp aynı görünen altı öğrenciyle çevriliydi.
“Klonlama yeteneği mi?” diye sordu Layla.
“Bundan biraz daha fazlası,” diye cevapladı Vorden. “Kullanıcı, bunu yapmak için yeterli MC hücresine sahip olduğu sürece anında klon üretebilir. Zaten oluşturduğu klon sayısına ve bunları ne kadar özgürce ürettiğine bakılırsa. Çok fazla klonu var.”
“Yani Quinn vurduğunda sürekli duman çıkmasının sebebi bu mu?” diye sordu.
“Klonlar genellikle dumana dönüşmeden önce epey hasar alabilirler, tahminimce Quinn'in saldırısı herkese göründüğünden çok daha güçlüdür. Sorun şu ki, sadece klonlar olsalar da, silahları ve onlarla ilgili her şey çok gerçektir. Saldırılar, orijinalinden yapılmış gibi acı verecektir.”
“Yani orijinali yenerse hepsini yenebilir, öyle mi?”
“Teknik olarak evet, ancak başka bir sorun daha var. Mc seviyesinin 8. seviye olması ve bu turnuvada yer alması göz önüne alındığında, büyük ihtimalle ailesinin beden değiştirme becerisini de öğrenmiş. Kullanıcının istediği zaman gerçek bedeni klonlardan biriyle değiştirmesine olanak sağlıyor.”
“Her şeyi mükemmel bir şekilde açıkladın Vorden,” dedi Logan küçük bir bilgisayarda yazarken. Küçük örümcekleri aracılığıyla oluşturulmuştu. “Çarpanlar ailesi hakkında bilgi aradım. Orijinaller ve anlattığın her şey doğru.”
Sam sessiz kalmaya karar vermişti ama o da normal bir öğrencinin, özellikle de orijinal bir aile hakkında, araştırma yapmadan bu kadar çok bilgiye sahip olmasının şaşırtıcı olduğunu düşünüyordu.
Quinn'i çevreleyen altı Çarpan, belindeki küçük bıçaklara uzandı. Saklanacak hiçbir yer yoktu ve bir vuruş yapmaları garantiydi. Önden gelenleri engelleyebilirdi ama arkadan engellemek neredeyse imkansızdı.
“Vay, vay, vay,” dedi Burne kabinin içinde. “Görünüşe göre haklıymışız, Graylash'in sebepsiz yere drama yaratmaya çalıştığı anlaşılıyor. Tek yaptığın zamanımızı boşa harcamak oldu.”
“İtiraf etmeliyim,” dedi Mona. “Onu bu kadar hızlı bir şekilde ileri atılırken gördüğümde biraz heyecanlandım, ama o hız artık işe yaramıyor gibi görünüyor.”
Owen sessiz kaldı, diğerlerinin aptal olduğunu düşündü, kendisi de aynı şeyi göremiyor muydu? Quinn'e baktığında, sanki kaybetmek üzereymiş gibi görünen birinin bakışı mıydı bu? Fenrir Scans
Çarpan aynı anda klonlarının her birinden merkeze doğru iki hançer fırlattı. Hızlı ve güçlü çıktılar.
“Tch. Sıkıcı.” dedi Jack, ama kısa süre sonra farklı düşünmeye başladı. Nedense Lanetli Çocuk'un yüzünde bir sırıtma belirmişti.
(Gölge kontrolü)
Ayaklarının altından ince bir mor gölge perdesi belirmiş ve tüm küçük bıçakları havada durdurmuştu. Yerlerinde asılı kalmışlardı ve ileriye doğru hareket edemiyorlardı.
“Bu ne gücü?” dedi Nate ekrana bakarak.
****
MVS çizimleri ve güncellemeler için instagram'ı takip edin: jksmanga
Yorum