Göksel Soy Bölüm 59 Antik Görünümlü Bir Mağara I - Fenrir Scans
Karanlık Mod?

Göksel Soy Bölüm 59 Antik Görünümlü Bir Mağara I

Göksel Soy novelini en güncel şekilde Fenrir Scansdan okuyun.

Göksel Soy Novel

Çevirmen: Rin Fenrir

Karanlıkla örtülü bilinmeyen bir yerin içinde.

Nereye bakılırsa bakılsın hiçbir şey yoktu.

Karanlığın ortasında, binlerce metreden daha büyük, parlak beyaz renkli, dairesel bir küre havada süzülüyordu.

Küre, zifiri karanlığın içindeki tek aydınlatma kaynağıydı.

Büyük miktarda altın enerji kürenin etrafında sürekli dönerek şeklini ve parlaklığını korumaya çalışıyordu.

Bir dönüşü tamamladıktan sonra kürenin çekirdeğine geri dönmesi gereken enerji geri dönmedi, bunun yerine enerji küçük bir dalga gibi toplandı ve belirli bir yöne doğru gitti.

O yönde otuzlu yaşlarının ortasında görünen siyah saçlı bir adam bağdaş kurmuş oturuyordu, adamın vücudu altın enerjiyi açgözlülükle emiyordu.

Adam altın enerjiyi emdikçe, görünüşte beyaz olan küre parlaklığını kaybediyordu.

Tırnak büyüklüğünde, damla şeklinde küçük bir kırmızı kristal de adamın göğsünün önünde yüzüyordu. Altın enerji adama doğru ilerliyor olsa da kristale dokunmaya cesaret edemiyordu.

Kırmızı kristal sanki kendi aklı varmış gibi her birkaç dakikada bir titriyordu.

Bağdaş kurmuş oturan adamın üzerinde kadim mor renk desenleriyle dolu zarif bir cübbe vardı ve vücudunun etrafında güçlü bir aura dalgalanıyordu.

Ancak gözleri kapalı olan adamın yüzü inanılmaz derecede solgun olduğu için ciddi şekilde yaralanmış görünüyordu.

Birden adamın soğuk yüzünde küçük bir kaş çatma belirdi ve şaşkınlıkla gözlerini açtı.

Altın rengi gözbebeği beyaz kürenin ışıltısının yanında parlıyor, sanki binlerce mil ötedeki bir şeye nüfuz etmeye çalışıyor gibiydi.

Ama sonra yine yüzü soğuk ve ifadesiz bir hal aldı.

“Bu devasa şeyin içini göremiyorum. Görünüşe göre bu küçük gezegenin oldukça derin bir tarihi var.”

Mırıldanarak gözlerini tekrar kapatan adamın ağzından herkesi dondurabilecek soğuklukta bir at sesi çıktı.

“Önemli değil, eğer o ‘şey’ içeride ölürse her şey zaten bana geri dönecek.”

“Arıtmaya uygun başka bir beden bulmak için biraz daha zaman kaybetmem gerekecek olması çok yazık.”

….

Öte yandan, Kyle bir ağacın tepesinde huzur içinde uyuyordu.

Birden omurgasından soğuk bir ürperti geçti ve terli avuçlarıyla aniden ayağa kalktı.

Göğsünün üstünde uyumakta olan Bia onun ani hareketiyle dengesini kaybedince küfretti.

-‘En azından aniden ayağa kalkmadan önce bana bir işaret ver. Neredeyse düşüp değerli gagamı kırıyordum.

Kyle Bia’ya baktı ve utançla gülümsedi.

“Üzgünüm, sadece kötü bir şey olacağını hissettim.”

Bia Kyle’ın terli alnına baktı ve belki de kötü bir rüya gördüğünü düşünerek başka bir şey söylemedi.

Kyle içini çekti ve başını salladı. Önündeki dağa baktı ve ağaçtan aşağı atladı.

İki haftadan fazla yolculuk ettikten sonra nihayet en yüksek dağın önünde belirdiler.

Kyle saklama halkasından haritayı çıkarıp altın haç işaretlerini kontrol etti. Önündeki dağın üzerinde 11 altın işaret vardı.

Bir süre düşündü çünkü en yakın altın işaret bile neredeyse dağın ortasındaydı. Ayrıca dağda altın işaretlerden çok siyah haç işaretleri vardı.

Bir süre düşündükten sonra eski parşömeni saklama halkasının içine geri koydu ve dağa tırmanmaya karar verdi çünkü ormanın içindeki altın işaretler çok uzaktaydı ve onlara ulaşmak çok zaman alacaktı.

Kyle yavaş adımlarla dağa yaklaştı ve tırmanmaya başladı.

Tırmanırken tetikteydi çünkü dağın yakınlarında karşılaştığı canavarların hepsi (-E)-Rütbe veya daha yüksekti.

Kyle ayrıca yolda E-Kademe arılardan oluşan bir canavar sürüsü gördü ama neyse ki tüm arılar bir canavarın cesedini kemirmekle meşguldü, bu yüzden onun varlığını görmezden geldiler.

Bia da onun arkasından geliyordu ama Kyle ondan etrafı gözetlemesini ve etraflarında herhangi bir tehlike olduğunda ona haber vermesini istediği için kafasına oturmak yerine uçuyordu.

Birden dağın kuzey tarafında bir kargaşa olduğunu fark etti.

-“Kyle kuzey tarafında bir şeyler oluyor, bazı insanların garip, antik görünümlü bir mağaranın etrafında toplandığını görüyorum.

Bia’yı duyduktan sonra Kyle olduğu yerde durdu ve Bia’ya doğru baktı.

“Ne kadar uzaktalar?”

-“Çok değil, sadece beş kilometre kuzeyde.

Kyle başını salladı ve haritayı çıkardı, Bia’nın bahsettiği yere doğru herhangi bir çarpı işareti yoktu.

“Haritada hiçbir şey yok, siyah işaret yok, altın işaret yok, o zaman neden orada toplanıyorlar?”

Bir süre düşündükten sonra kuzeye doğru gitmeye karar verdi.

Eğer bir tehlike varsa geri çekilecekti, yoksa da neler olup bittiğini kontrol etmekte bir sakınca yoktu.

Yarım saat kadar koştuktan sonra Kyle, Bia’nın bahsettiği yerde belirdi.

Birkaç metre uzaktan duruma baktı.

Önünde garip bir mağara vardı, mağara tamamen dairesel olduğu için insan yapımı gibi görünüyordu.

Mağaranın etrafındaki zemin garip bir şekilde birkaç santimetre çökmüştü ve mağaranın önüne yığılmış taşlar da sıradan taşlardan farklıydı çünkü beyaz renk tonu yayıyorlardı.

Bu soluk renk tonu sürekli olarak mağaranın girişinin etrafında toplanıyor ve diğerlerinin mağaraya yaklaşmasını engelleyen ince bir kalkan oluşturuyordu.

Kyle mağaranın çevresine baktı ve mağaranın önünde iki grup halinde duran 6 kişi gördü.

Bu 6 kişiden 4’ünün sivri kulakları elf, diğer 2’sinin ise insan olduklarını gösteriyordu.

Elflerden ikisi mağaranın etrafındaki kalkanı kırmaya çalışıyordu.

Küçük kalabalığın arasında tanıdık bir yüz gören Kyle’ın gözleri parladı.

Bu Blane’di! Akademi’den ayrılmadan önce Nine ve Kyle ile konuşan ikinci sınıf öğrencilerinden biri.

Kyle iki insana doğru ilerlemeye başladı, adımlarının çok sessiz olduğunu fark etmedi bile.

Yanlarına vardıktan sonra Kyle alçak sesle konuştu.

“Kıdemli Blane?”

“Kyaaaa.”

Blane geriye doğru sıçradı, kalbi neredeyse göğsünden fırlayacaktı. Blane’in yanında duran diğer insan ani hareket nedeniyle sendeledi ve poposunun üzerine düştü.

Blane elindeki silahla Kyle’a saldıracaktı ki Kyle bağırdı.

“Benim, Kyle.”

Kalbi hızla çarpan Blane, bir anda yanında bitiveren Kyle’a baktı. Aceleyle silahını geri çekti ve gözlüklerini düzeltti.

“Neredeyse beni korkutuyordun.”

Bu küçük kargaşa kalkanı kırmaya çalışan elflerin de dikkatini çekmişti.

Öte yandan Kyle ikiliye baktı ve nutku tutuldu.

‘Bu da ne! Az önce senin adını söyledim.

Etiketler: roman Göksel Soy Bölüm 59 Antik Görünümlü Bir Mağara I oku, roman Göksel Soy Bölüm 59 Antik Görünümlü Bir Mağara I oku, Göksel Soy Bölüm 59 Antik Görünümlü Bir Mağara I çevrimiçi oku, Göksel Soy Bölüm 59 Antik Görünümlü Bir Mağara I bölüm, Göksel Soy Bölüm 59 Antik Görünümlü Bir Mağara I yüksek kalite, Göksel Soy Bölüm 59 Antik Görünümlü Bir Mağara I hafif roman, ,

Yorum