Ölümün Yolu Novel Oku
Bölüm 34 – Tanrı Katliamı
Nijin’in içinde biriken öfke ve intikam ateşi, onu sarsılmaz bir kararlılıkla harekete geçirdi. Eski Hiçlik Tanrısı’nın ölümüne olan öfkesi binlerce yıl geçse bile hala taze ve güçlüydü. Sağ elini hızla havaya kaldırarak, etrafı saran öfke enerjisiyle birlikte dünya titremeye başladı.
Tanrılar diyarına açılan kapı, diğer tanrıların şaşkınlıkla ne olduğunu anlamaya çalıştığı bir kaos yarattı. Nijin’in içindeki öfke dolu ruh, kılıcına yoğun bir hiçlik enerjisi akıtmaya başladı. Kılıcı, parıldayan siyah bir ışıkla kaplandı ve intikam ateşiyle yanıyordu.
Savaş başladığında, Nijin’in adımları öfkeden titriyordu. Gözlerindeki öfke ateşi, düşmanlarının gözlerinde yansıyarak korku salıyordu. Her hamlesinde, kılıcı keskin bir şekilde düşmanların üzerine iniyordu. Hiçlik enerjisi, düşmanlarına çarptıkça, onları anında yok ediyor ve hiçlikten gelen güçle yükseliyordu.
Savaş alanı, kan ve öfkeyle doluydu. Nijin’in dövüş stili acımasızdı, düşman tanrıları acı içinde bırakarak öldürüyordu. Her saldırısıyla, bedenindeki öfke daha da büyüyor ve karanlık bir hiçlik aurası etrafını sarıyordu. Düşmanlar, Nijin’in gücüne karşı koymak için çaresizdi.
Ancak Nijin’in öfkesi sadece düşmanlarının üzerinde değil, kendi içinde de etkiliydi. Her düşmanı öldürdükçe, intikam hırsı yerini hüzne bırakıyordu. Eski Hiçlik Tanrısı’nın ölümüne duyduğu acı ve kayıp, Nijin’in içini kemiriyordu. Öfkesi, onu her geçen dakika daha da yalnız hissettiriyordu.
Savaşın sonunda, Nijin çevresinde sessiz bir boşluk hissetti. Düşmanlarının çoğu ölmüş, savaş alanı sessizliğe bürünmüştü. Nijin’in nefesi hızlıydı, bedeni yara bere içindeydi. Bir süre sessizce durdu, kılıcını yere sapladı ve dizlerinin üzerine çöktü.Nijin, kılıcını yere sapladıktan sonra dizlerinin üzerine çöktü.
Bedeni yara bere içindeydi, ancak daha derin bir acı içindeydi. Öfkesi azalmış, yerini hüzne bırakmıştı. Eski Hiçlik Tanrısı’nın ölümüne olan öfkesini artık dile getiremeyeceğini fark etti.Dizlerinin üzerinde duran Nijin, çevresine baktı. Savaş alanında ölülerin bedenleri yatıyordu. İçi burkuldu, çünkü bu savaşın getirdiği acı ve yıkımın sorumluluğunu taşıyordu. O an, gücünün ne kadar korkunç olabileceğini gördü ve içindeki öfkenin yol açabileceği yıkımı anladı.
Birden, yanı başında bir hareket hissetti. Yaralı bir düşman tanrı hala hayattaydı. Gözlerinde korku ve acıyla Nijin’e baktı. Nijin, onun hâlâ nefes almasına rağmen ona zarar vermek için harekete geçmedi. İçindeki hüzün ve vicdan, bu tanrıyı daha fazla incitmeye dayanamayacağını söylüyordu.Yavaşça düşman tanrıya doğru yaklaştı. Dizlerinin üzerine çöktü ve onunla göz teması kurdu.
Elini uzattı ve tanrının yaralı bedenine dokundu. O aslında yaralı değil Nijini öldürmek için plan kurduğunu anlar artık öldürdüğü kişiler için üzülmez hepsinin aynı olduğunu anlar.Nijin’in kalbinde öfke yeniden alevlendi. Gözleri öfkeyle parladı ve kılıcını hızla çekerek düşman tanrıya saldırdı. Artık hisleriyle hareket etmiyordu, sadece intikam ateşiyle yanıp tutuşuyordu.
Kılıcı, düşman tanrının bedenine keskin bir şekilde saplandı. Nijin’in hareketleri hızlı ve acımasızdı. Düşman tanrı acı içinde kıvranırken, Nijin hınçla üzerine çullanarak defalarca kesici darbeler indirdi. Düşman tanrının bedeni kanlar içindeyken, son nefesini verdi.
Nijin ölülerin bedenlerine bakarken, eski Hiçlik Tanrısı’nın sözleri kulaklarında yankılandı. Ölülerin ruhlarını Hiçlik’e sunma fikri aklına geldi. Önce tereddüt etti, ancak içindeki öfke ve açlık daha da büyüdü. Eski Hiçlik Tanrısı’nın ölümüne olan öfkesiyle birleşen bu hisler, Nijin’i daha da güçlendirmek için Hiçlik enerjisine yönlendirdi.
Nijin elini havaya kaldırdı ve ölülerin ruhlarını çağırmaya başladı. Ölülerin ruhları, Hiçlik’e doğru yükseldi ve Nijin’in bedenine güç ve enerji aktardı. Hiçlik enerjisiyle dolan Nijin, savaş alanında yeniden yükseldi. Bedeni kudretle titriyor, gözleri korkunç bir parıltıyla aydınlanıyordu. Saldırıları daha güçlü, hızlı ve ölümcül hale gelmişti. Hiçlik enerjisi, kılıcının üzerinde dans ediyor ve düşmanlarına korku salıyordu.
Her bir saldırıda, düşmanlar ölümün pençesine düşüyordu. Nijin’in kılıcı, hiçlik enerjisiyle keskinleşmiş ve ölümler getiriyordu. Hiçlik enerjisi, düşmanlarının bedenlerini parçalıyor ve ruhlarını yok ediyordu. Savaş alanı, Nijin’in intikam ateşiyle yanıyordu.
Nijin, gücünün arttığını hissediyor ve ölülerin ruhlarının verdiği enerjiyle daha da güçleniyordu. Hiçlik enerjisi, onun içine sızıyor ve her hücresini kaplıyordu. Artık Nijin, öfkesinin doruk noktasına ulaşmış, Hiçlik’in kudretine bürünmüş bir varlık haline gelmişti.
Savaş alanı, düşmanların cesetleri ve yok olan ruhlarıyla doluydu. Nijin’in etrafında sessizlik hakimdi, ancak içindeki öfke ve intikam ateşi hiç durmuyordu. Hiçlik enerjisiyle beslenen Nijin, gelecekteki düşmanlarına karşı daha da güçlü bir şekilde savaşmaya hazır olmuştu.
Yorum